Partimizden Haberler

BÜLENT ECEVİT Ölümünün 10. Yılında Törenlerle Anıldı.

Demokratik Sol Parti’nin kurucusu ve kuramcısı Bülent ECEVİT ölümünün 10. yılında Demokratik Sol Parti örgütlerinin de katılımıyla DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL’ın da katılımıyla bir anma programı düzenledi.

DSP Genel Merkezinde toplanan ve yurdun değişik yerlerinden gelen partililer önce Devlet Mezarlığında yeralan mezarı başında ECEVİT’in manevi huzurunda saygı duruşunda bulundu ve çelenk bıraktı. Buradaki törende konuşan DSP Lideri Önder AKSAKAL şunları söyledi: “Bülent Ecevit, cumhuriyet tarihinde gelmiş geçmiş en dürüst, en yurtsever ve halkçı bir devlet adamıydı. Bizim için Atatürk’le eşdeğer gördüğümüz Genel Başkanımız, Başbakanımız ECEVİT’i, aramızdan ayrılışının 10. yıl dönümünde saygı, özlem ve rahmetle anıyoruz. Sevgili Genel Başkanım, DSP sizin çocuğunuz gibi büyüttüğünüz ve yetiştirdiğiniz bir parti. Türkiye bugün DSP’ye gerçekten ihtiyaç duyuyor, biz de sizin yolunuzda Demokratik Sol felsefeyi ve partimizi yeniden iktidara taşıyacağız, buna söz veriyoruz.” dedi.

DSP önceki Genel Başkanları Zeki SEZER ve Dr. Masum TÜRKER’in de katıldığı buradaki törenin ardından Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde düzenlenen toplantı ile etkinlik devam etti.

DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL’ın açılış konuşmasını yaptığı bu etkinlikte Gazeteci – Yazar Fikret BİLA, Eskişehir Milletvekili Gazeteci – Yazar Utku ÇAKIRÖZER ve DSP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK de birer konuşma yaptılar. Konuşmalarında ECEVİT’in siyasi kişiliği, insan özellikleri ve devlet adamlığı konularında birlikte paylaştıkları anılarını anlatan konuşmacılar özetle; “Türkiye ECEVİT gibi önemli bir devlet adamını yetiştirmiş, yurtsever, mütevazı, kararlı ve inançlı bir siyasetçiyi yetiştirmiştir. Halk kendisini dürüst ve milliyetçi kimliğiyle bağrına basmıştır.” diyerek demokratik sol felsefenin ve politikaların günümüzde de geçerliliğini hâlâ koruduğunu anlattılar.

DSP Genel Başkanı AKSAKAL toplantıda yaptığı açılış konuşmasında şunları söyledi:

“Sayın Milletvekilim, değerli misafirlerimiz, Partimizin saygıdeğer yöneticileri, basınımızın değerli temsilcileri, sevgili arkadaşlarım;

Bugün halkın Karaoğlan’ı, emekçilerin babası, Kıbrıslı soydaşlarımızın kurtarıcısı, demokrasimizin ve laikliğin yılmaz savunucusu, kurucumuz ve kuramcımız, Başbakanımız, Büyük devlet adamı Bülent Ecevit’in aramızdan ayrılışının 10. Yıl dönümü.

Bugün Demokratik Sol Parti ve O’na inanmış sadık yoldaşları, Bülent ECEVİT’i 10. Ölüm yıl dönümünde her zamankinden daha farklı bir biçimde anıyor.

O’nu özlemle anıyoruz, anlıyoruz, arıyoruz. Nur içinde yatsın.

O’nun milliyetçiliği, O’nun yurtseverliği, O’nun Atatürk devrimlerine ve ilkelerine bağlılığı, O’nun sanatçı ruhu, hümanistliği, nezaketi röportajlara, kitaplara, belgesellere konu olmuş.. sadece Türk halkının değil, dünya halklarının siyasi mücadelesinde ışık tutmuştur.

İngiliz şair Rudyard Kipling’ten Türkçeye çevirdiği “Eğer” isimli şiirin son kıtasında;

                        herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen

                        unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken

                        dost da düşman da incitemezse seni

                        ne küçümser ne de büyültürsen çevreni

                        her saatin her dakkasına

                        emeğini katarsan hakçasına

                        her şeyiyle dünya önüne serilir

                        üstelik oğlum adam oldun demektir.

 ..diyerek ADAM olmayı tarif eden ECEVİT, aslında aynı zamanda kendinin tanımını da yapmıştır.

Çünkü O, Türk siyasetinde ADAM GİBİ ADAM olmuş ender insanlardandır.

Çalışma, azim ve başarı ECEVİT’in öznel kişiliğinin çıplak bir yansımasıdır.

Ama ona kararlılığı üzerine “inatçı” yakıştırması yapanlar da çıkmıştır.

Karalıydı;  ülkesi ve milleti için düşündüklerini mutlaka  hayata geçirmeye çalışırdı.. 1970’li yıllara dair anılarını aktarırken örneğin; ABD ile ilişkilerimiz hem kolay, hem zor olmuştur. ABD güçlü bir ülke, müttefikimiz. Bizden zaman zaman talepleri olur. Bizim de bu taleplere ulusal çıkarlarımıza uygun olduğu sürece karşılık verdiğimiz olmuştur. Ben Amerikalılarla ilişkilerde hep Türkiye’nin çıkarları açısından doğruları söyledim, hiç kandırmadım. demiştir.

İnatçıydı; bildiği ve inandığı doğrular, onun esasen “insan” özelliğinin yansımasıdır. Onun içindir ki 12 Eylül faşist darbesi sonrasında kendisine konuşma ve yazı yazma yasağı getiren Milli Güvenlik Kurulu’nun 52 numaralı bildirisine muhalefetten cezaevine girmeyi göze almıştır.

Türkiye halkı, doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine.. her metrekaresinde yaşayan insanları olarak; kendisini hiç aldatmamış, milletinin cebine elini atmamış, vatanın bir tek çakıl taşını bile pazarlık konusu yaptırmamış saygın, dürüst siyasetçi kimdir diye sorulduğunda hep ECEVİT demiştir.

Değerli konuklar,

Her ne kadar bir anma etkinliği gerçekleştiriyor isek de, özünde Türk siyasetinin önemli bir ismini, önemli bir aktörünü konuşurken günümüz manzarasının kısa bir değerlendirmesi, Bülent Ecevit’in ve Demokratik Sol Partinin iktidardan ayrıldığı 3 Kasım 2002’den bu yana ülkemizin nereden nereye getirildiğinin muhasebesinin yapılması gerektiğine de inanıyorum.

Kendilerine en içten şükranlarımı sunuyorum, bizleri yalnız bırakmayan Sayın Fikret Bilâ da aramızda..

Ecevit’i iktidardan uzaklaştırmak için neler yapıldığını, hiç gündemde yokken bir hükümet ortağı tarafından Türkiye’nin nasıl erken seçime sürüklendiğini, “Irak Savaşları ve Türkiye’de Sivil Darbe” adlı bu kitapta sayın Bilâ açık açık yazıyor.

Aslında bugün araştırılması gereken öncelikli konu Türkiye’de Ecevit’e ve DSP’ye yapılan sivil darbedir.

Türkiye’yi yönetenlerin hangi pazarlıklarla nasıl iktidara getirildiğini, Amerika Birleşik Devletlerinde gazetecilik yapan rahmetli Turan Yavuz’un tarihe not düştüğü “Çuvallayan İttifak” kitabından öğreniyoruz. Sayın Yavuz bu kitabı yazdıktan kısa bir süre sonra genç yaşta yaşama veda etmiştir. Ama yazdıkları siyasi tarihte yerini almıştır.

3 Kasım 2002’de Türkiye’de terör hiç yoktu, ülkenin her yerinde özgürlük vardı ve insanların geleceğe dair güvencesi vardı.

Ekonomide büyüme % 9’lar civarındaydı. İnsanlar geleceğe umutla bakıyordu.

Ülkenin her yerinde barış ve özgürlük türküleri söyleniyordu.

12 Eylül’den kalma OHAL uygulaması tüm yurtta kaldırılmıştı.

Bugün ise Türkiye’de hiçbir şey 2002’den daha iyi değildir.

Ülkemiz 14 yıldır kötü yönetilmektedir.

Evrensel hukuk askıya alınmış, ülkeyi yönetenlerin kendi ürettikleri hukuk uygulanmaya konulmuştur.

Kanunlar torbalar halinde çıkarılmakta, ülke belirsizliğe ve kaos’a sürüklenmekte ve terör örgütlerinin at koşuşturduğu bir alan haline getirilmektedir.

Her gün şehitlerimizin acısıyla uyanır, umutsuzluk ve karamsarlıkla yatar olduk.

Gençlerimiz işsiz, umutsuz ve yaşamdan tat almaz olmuşlardır. Ülkemizdeki bu belirsizlik ve kaotik ortam turizmi olumsuz etkilemiş, turistler bile ülkemize gelmez olmuştur.

Bugünkü iktidarın geliş nedenlerinden biri olan Irak’ın işgaline ilişkin 1 Mart 2003’de  reddedilen tezkere görüşmelerinin tutanakları bakınız.. 12 yıl geçmesine rağmen hala açıklanmamıştır.

Bu konuda ne iktidardan, ne de o günkü tek muhalefet partisi olan partiden ses seda çıkmamaktadır.

Neden korkulmaktadır? Neden halkın bilgi edinmesinden kaçınılmaktadır. Soruyorum?

Bakın; bugüne kadar ülkeyi beraber yönettikleri cemaatle araları bozulunca, işi sulandırmak için sağa, sola çamur atmaya kalkan bir iktidar ve onun borazanı olan bir kısım medyanın doğrulardan çok uzak, bilgi kirliliği içinde bir algı operasyonunun tacizi altındayız.

Biz Demokratik Solcular olarak Allah’tan başka kimseye kulluk etmeyiz.

Yani kula kulluk etmeyiz! Bu böyle biline.

Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz’a kadar FETÖ cemaatiyle ülkeyi beraber bir koalisyon olarak yönetenler, yargıyı onlara emanet edenler, Ordu kademelerinde onların terfilerini yapanlar, bürokraside bunların kadrolarını üçlü kararnamelerle atayanlar, onlara akademik unvanlar verenler, onların Üniversiteleri için Mecliste kanun çıkaranlar kendileri değilmiş gibi, şimdi Ecevit‘e cemaatçilik buluşturmaya kalkıyorlar.

Bunların hepsi sahtekârdır.

Çünkü Ecevit sizin gözünüzün içine baka baka “Laiklik Türkiye Cumhuriyet’inin aşil topuğudur. Oradan vurulunca yaşamaz” diyen bir devlet adamıdır.

1999’da Merve Kavakçı’yı Amerikan vatandaşı olduğu için TBMM’de yemin ettirmeyen Ecevit’e “dinsiz imansız” diye saldırarak ortalığı karıştırmaya kalkanlar şimdi de onu “cemaatçi” yapmaya kalkıyorlar. Bu ne aymazlıktır, bu ne yaman çelişkidir?

Ecevit mahpus günlerinde Arayış Dergisi’nin kendisine ulaşmaması üzerine yazdığı bir mektubunda şunları söylüyor. Bu çok önemli bir belgedir arkadaşlar. Diyor ki Ecevit:

“Başörtüsü ile uğraşmayın”

Ecevit’in 27 Aralık 1981 tarihli mektubu “Başörtüsü konusu” başlığını taşıyor:

“Arayış hala elime geçmediği için son sayıda bu konuya değinildi mi, bilmiyorum. Değinilmediyse bence hiç değinilmesin.

Başörtüsü ile uğraşmanın gereksiz olduğuna inanıyorum. Gardırop Atatürkçülüğünün tipik bir örneği… Zaten ondan da dönüş yapacaklardır.

Olsa olsa Atatürkçülüğün başörtü yasaklanarak kanıtlanamayacağı belirtilebilir. Atatürk’ün –irticaa karşın da büyük güvence olan- partisi kapatılmış, vasiyeti çiğnenmiş, yeni bir ulusal kültür oluşumuna katkı için kurduğu kurumlar ortadan kaldırılıyor. Atatürk’ün her türlü dogmacılıktan uzak bilimci yaklaşımı bırakılıyor; tüm bunların günahı, başörtü yasaklamakla örtülemez.

Kaldı ki bazılarının farkında olmadığı bir gerçek var:

Atatürk kadınların kılığına kıyafetine hiç karışmamıştır. O konuda hiç yasa çıkartmamış, herhangi bir zorlamaya da gitmemiştir. Özendirme yoluyla ve zamana, gelişmeye bırakarak bu sorunun çözümünü daha uygun bulmuştur. Bu da sanırım Atatürk’ün kadınlara karışmayı Türk gelenekleri açısından uygun görmemiş olmasındandır. Kadınlara her hakkı ve özgürlüğü tanımıştır, her olanağı sağlamıştır, ama ne giyeceklerine müdahale etmemiştir.

Kaldı ki, başörtüsü ile ilgili bir sorun varsa, bu sorunu başörtüsünde değil din sistemindeki bazı yanlışlarda, özellikle Kur’an kurslarında aramak gerekir. Bu konularda devlet dine saygı ile çağdaş bilimsel yaklaşımı daha çok bağdaştırıcı bir yol izlese, böyle bir sorun ya kendiliğinden sona erer ya da sakıncasız boyutlara iner.”

Değerli kardeşlerim,

Biliniz ki bu çamur ne rahmetli Ecevit’e nede DSP’ye yapışmaz.

Siz ülkeyi hukukla, demokrasiyle yönetmediniz, sivil toplum örgütleri adı altında derneklerle, vakıflarla, cemaatlerle yönettiniz.

Şimdi kalkmışsınız içine düştüğünüz bataktan çıkmak için sağa – sola çamur atıyorsunuz. FETÖ elebaşı diye tanımladığınız kişi birine “selamün aleyküm” demiş, karşılığında “aleyküm selam” diyeni FETÖ’nün yoldaşı yapmaya kadar götürmeye kalkıyorsunuz.. buna kimseyi inandıramazsınız.

 

Buradan devleti yönetenlere diyorum ki; 15 Temmuz’da yaşananlar aslında sizin yanlışlarınızla yüzleştiğiniz bir gün olmuştur.

Bu yaşanan ve esasen sizin sürüklediğiniz felaketten ülkemizi ve demokrasimizi siz değil.. kusura bakmayın; vatansever askerlerimiz, Cumhuriyet ilkelerine bağlı ve demokrasiye inanan yurtsever vatandaşlarımız ve size rağmen devletin ayakta kalabilmiş kurumları kurtarmıştır.

Şimdi Türkiye’de yapılması gereken ve size düşen, ortak akıl ile; ortadan kaldırılan hukukun üstünlüğünü yeniden tesis ederek, siyasi partiler ve seçim kanunundaki antidemokratik maddeleri tümüyle kaldıran demokratik bir ortam yaratmaktadır.

Bülent Ecevit 2002 yılında erken seçim kararı aldıktan sonra “biz gidersek iktidara ya bölücüler ya da dinciler gelir” demişti.

Bu gerçekleşti mi, gerçekleşmedi mi??.. kararı halkımıza bırakıyorum.

Bugün ülkenin neresinde olursa olsun.. vatandaşlarımızın can güvenliği yoktur, mal güvenliği yoktur.

Gelecek umudu yoktur.. halkımız çaresiz ve mutsuzdur.

Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir orandaki seçim barajı nedeniyle TBMM’ne milli irade tam olarak yansımamış, meclisteki partiler sorunlara çare bulamaz hale gelmişlerdir.

İktidar partisi Meclisi istediği gibi yönetir hale gelmiş, yasama organı, yürütme organının vesayeti altına girmiştir.

Şimdi kendilerinin yarattıkları bu bunalımdan çıkmak için, Parlamenter sistemi suçlayarak Başkanlık sistemini allayıp-pullayıp halkımıza yutturmaya çalıştırmaktadırlar.

Meclisteki muhalefet partilerinden bazıları da buna çanak tutmakta, ülkemizi 14 yıldır kötü yönetenlerin değirmenine su taşımaktadırlar.

Başkanlık sisteminde gizli tutulan amaç Türkiye’de dar bölge sistemi ile siyaseti iki partili hale getirmektir.

Bu demokrasiye, çoğulculuğa ve milli iradeye ters bir yaklaşımdır.

Buradan meclisteki muhalefet partilerini de uyarıyorum. Kendi açtığınız kuyuya düşeceksiniz. Su taşıdığınız değirmende size yer yok bunu böyle biliniz.

Türkiye’nin bugünkü kötü yönetiminden meclisteki dört parti ortak hepiniz sorumlusunuz.

Çünkü beraber ülkeyi bu hale.. yaşanmaz hale getirdiniz.

Değerli arkadaşlar,

Çözüm bu partilerin yer almadığı günahsız bir yeni meclis oluşturmaktır.

Bunu için Demokratik Sol Parti deneyimli kadrolarıyla göreve hazırdır.

Komşularımızla daha fazla kavgalı olamayız, dünyadan daha fazla dışlanamayız. Halkımızla daha fazla çatışma halinde olamayız.

İçeride huzurumuz, dışarıda onurumuz için ARTIK YETER! demenin zamanıdır.

İktidara sahip olanlarla, onlara muhalefet edemeyenler, Türkiye’yi nereye varacağı belli olmayan bir meçhule, bir maceraya sürüklemektedirler.

Ülkemiz ve halkımız son yıllarda, her geçen gün daha da gerginleşmektedir. Buna bir son vermek gerekiyor.

Bunun için herkesin güvenebileceği ve rahatlayacağı TBMM’ne ve bir iktidara ihtiyaç vardır.

Ekonominin, dış politikanın ve halkın tansiyonunu düşürmek için, güvenilir, becerikli, deneyimli, vizyonu ve misyonu olan, insanların hafızalarıyla, zekâlarıyla alay etmeyen bir siyasi anlayışa ihtiyaç vardır.

Demokratik Sol Parti göreve hazırdır. Ülkemiz için, üzerimize düşeni her zaman yapacağımızı, ülkemizin bize ihtiyacı varsa her şeyi yapacağımızı cümle âlem ve bütün dünya bilir.

Bugün Başbakanımız Bülent Ecevit’i anmak için toplandık, onun ilkelerini yaşama geçirmek için durmadan çalışıyoruz. Kadrolarımızı yeniledik, yenilemeye devam ediyoruz.

22 gün sonra Kurultayımızı toplayacağız ve oradan da Türkiye’nin iktidarına talip kadroları yol haritamızı halkımıza sunacağız.

Hedeflerimizi büyüttük iktidar olmak istiyoruz, ülkemize ve halkımıza hizmet etmek istiyoruz.

Ancak bu şekilde Ecevit rahat uyur, ruhu şad olur. Ancak bu şekilde Ecevit’e layık olabiliriz.

Bu gün aramızda olan değerli gazeteci yazar, Ecevit’i en yakından tanıyanlardan biri sayın Fikret Bila’ya, değerli Milletvekili, gazeteci – yazar sayın Utku Çakırözer’e, Ecevit’le beraber DSP hükümetlerinde sürekli bakan olarak görev alan Genel Başkan Yardımcımız sayın Prof. Dr. Hikmet Sami Türk’e ve Atatürk’ün ışığı altında Ecevit’in yolundan ayrılmayan, doğrultusunu bozmayan inançlı yol arkadaşlarım olarak siz değerli Demokratik Solculara, bizimle birlikte Ecevit’i anmaya gelen değerli yurttaşlarım sizlere de ve değerli basın emekçisi kardeşlerime yeniden hoş geldiniz diyor, şükranlarımı sunuyorum. teşekkür ediyorum.

Bu duygularla hepinizi sevgi ve saygılarla selamlıyorum. Sağ olun var olun.”

DSP Genel Başkan Yardımcısı Av. Onur İSTE’nin sunumunu yaptığı programda ECEVİT’in şiirleri eşliğinde sevdiği türküler de söylendi. Program sonunda konuşmacılara Genel Başkan AKSAKAL tarafından da birer plaket takdim edildi.

Slide 1 |img_8267
Slide 2 |img_8297  
Slide 3 | img_8400 
Slide 4 | img_8456 
Slide 5 |img_8529
Slide 6 | img_8561
Slide 7 | img_8626 
Slide 8 | img_8657 
Slide 9 | img_8685 
Slide 10 | img_8605 

    Başa dön tuşu