AKSAKAL Eğitim-İş Genel Kurulunda Konuştu: “Devlet Tarikatların İşgali ve Vesayeti Altındadır.”
DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL, Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası’nın (Eğitim-İş) 5. Olağan Genel Kurulu toplantısına katıldı. Toplantıda bir konuşma da yapan AKSAKAL “Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan buyana tarihinin en büyük ihanetinin, FETÖ / PDY darbe girişiminin hasarıyla uğraşıyor.Eğer ülkeyi yönetenler laiklik olgusunu aşındırmasalardı toplum ve ülke din maskeli bir ihanetle karşılaşmayacaktı.” dedi.
DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL’ın konuşması şöyle:
Sayın Divan,
Değerli eğitimciler, basınımızın değerli emekçileri,
Çalışanların hak mücadelesinden doğan, 12 Eylül faşizmine karşı demokrasi savaşımı vermek üzere kurulan Demokratik Sol Parti’nin Genel Başkanı olarak aranızda bulunmaktan büyük bir onur ve mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.
Şahsım ve partim adına sizleri en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Son 15 yıldır ülkemizi yönetenlerin sahip oldukları çarpık zihniyetin sonucu, eğitim sistemimiz artık tanımayacak bir hale getirildi.
Anayasamızın ilk maddelerinde ifade edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri, iktidar sahipleri tarafından bir bir tahrip edildi.
Başta laiklik ilkesi olmak üzere demokrasi ve hukukun üstünlüğü rafa kaldırıldı.
Hukuk devletinden uzaklaşıldı ve halkımız adaleti mumla arar hale getirildi.
Büyük devlet adamı, Başbakanımız Bülent Ecevit “Laiklik Türkiye Cumhuriyeti’nin aşil topuğudur. Oradan vurulursa yaşayamaz.” demişti.
İşte bugün, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan buyana tarihinin en büyük ihanetinin, FETÖ / PDY darbe girişiminin hasarıyla uğraşıyor.
Eğer ülkeyi yönetenler laiklik olgusunu aşındırmasalardı toplum ve ülke din maskeli bir ihanetle karşılaşmayacaktı.
Ülkeyi yönetenler, FETÖ ihanetinden ders almamışçasına, onlardan boşalan devlet kadrolarına başka tarikat ve cemaatlerden atamalar yapmaya devam ediyor.
Devlet resmen tarikatların işgali ve vesayeti altındadır.
Oysa Mustafa Kemal Atatürk’ün öngördüğü gibi, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olmamalıdır.
Bu süreçte Milli Eğitim müfredatı A’dan Z’ye değiştirilmiştir.
Bütün okullarımız İmam-Hatip adıyla din temelli bir müfredat üzerine oturtulmuştur.
İktidar partisinin Genel Başkanı’nın söylemiyle “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirilmektedir.
İşte bu zihniyet Türkiye için bir felakettir!
Bizi çağdaş dünyadan kopardığı gibi, çok uzak olmayan bir zamanda ülkemizi süper güçlerin geliştirdiği ağır silahların denendiği bir savaş alanına çevirir.
Üzülerek belirtmeliyim ki, şimdi bu karanlık durumun tam da eşiğindeyiz.
Müfredat değişikliği yapılırken pekâlâ bir şûra düzenlenebilirdi.
Bu alandaki düşünürlerin, siyasi partilerin, sendikaların, üniversitelerin görüşleri alınabilirdi.
Saygıdeğer eğitimciler, sevgili dostlarım..
Değerli gazeteci yazar.. bana göre gerçekten büyük bir fikir adamı olan ve Atatürk aydınlanmasının temsilcisi olan düşünceleri yüzünden katledilen devrim şehidi saydığımız Uğur Mumcu’nun dediği gibi “hangi iktidar din sömürüsüne dayanmışsa, o mutlaka yıkılmıştır.”
Şimdi bize düşen görev, Atatürk ve silah arkadaşlarının büyük Türk milletiyle birlikte kurduğu Laik Türkiye Cumhuriyetini, iktidarda olan çarpık zihniyetten kurtarmaktır.
Bu iktidarı sandıkta yenerek, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünü gerçek anlamıyla hayata geçirmek, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşabilmek için özlediğimiz laik, demokratik sosyal hukuk devletini yeniden inşa etmektir.
Bunun için halka güvenmemiz gerekir. Onlara ulaşmamız gerekir.
Doğru düşüncelerle, doğru stratejilerle mücadele yürütmek gerekir.
Önümüzdeki süreçte.. en geç 2019 Kasım’ında yeni bir seçim ortamı yaşayacağız. (Bu süre belki de daha kısa olacak. Ama ne olursa olsun önümüzde sadece 16 ay var..)
Artık devleti Meclisteki milletvekillerinden oluşan hükümetler değil, seçilecek Cumhurbaşkanı’nın kuracağı hükümetler yönetecek.
Bu durum tarihimizde bir ilk olacak.
Dikkat ederseniz egemen sistem halkı iki adaylı bir Cumhurbaşkanı seçimine yönlendiriyor.
Buna iki partili sistemin ilk adımı da diyebilirsiniz.
Neredeyse tüm medya, görsel ya da basılı yayın organları buna endekslenmiş sabah akşam paralı ve görevli aktörler eliyle beyin yıkama faaliyetindeler.
Oysa bu, 95 yıllık Cumhuriyet rejimimizin geleceği açısından oldukça riskli ve tehlikelidir.
16 Nisan’da, tarafsızlığına ve bağımsızlığına inandığımız mekanizmalar eliyle tam kanunsuzluk hali yaratılarak milletin gerçek iradesi yer değiştirildi ve oldubittiyle karşı karşıya bırakıldık.
Geçmiş deneyimlerimizden çok iyi biliyoruz ki, ekonomik ve sosyal olarak muhtaç hale getirilmiş toplum seçimlerde iradesini farklı yansıtabiliyor.
Oysa referandumda HAYIR ya da EVET diyenler sadece iki partinin taraftarları değildi.
Ama şimdi dayatılan işleyişe göre bu sonuçlar iki parti üzerine konsolide edilmek isteniyor.
Asıl tehlike burada.
Bakınız, Yürüyüşlere karşı Nöbetlerle.. Filistin ve Mescid-i Aksa için Mitinglerle.. Adalet Kurultaylarıyla toplum şekillendiriliyor, kamplaştırılıyor.
Daha dün, ülkeyi 50 milyar dolar banka batağıyla yüz yüze bırakanlarla, faili meçhul cinayetler dönemlerinin sorumlularıyla, 2 Temmuz’da Sivas’ta canlarımızı diri diri yakanlarla salt iktidar karşıtlığı düzleminde bir arada görünmekle doğru hedefe varamayız. Aksi halde “düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışı ortaya çıkar.
Bizler bu durumda olsa olsa ancak laiklik düşmanlarının payandası oluruz.
Demokratik Sol Parti’nin geçmişinde, gericilere, Atatürk düşmanlarına, laiklik karşıtlarına payanda olmak yoktur.
Önce kendimize, fikirlerimize, ideolojimize ve birbirimize güvenmeliyiz.
Önümüzde çok çetin mücadele günleri hepimizi bekliyor.
Ortak akıl, ortak eylem ancak aynı hedefe inananların birlikteliğiyle güven verir, güçlenir, sonuç alır, bizleri hedefe ve başarıya götürür.
Sizler eğitim alanında, bizler siyasi arenada halkın öncüleri olmalıyız, hiçbir zorluktan korkmamalıyız, yılgınlığa düşmemeliyiz.
Biz DSP olarak bu mücadeleye her zaman hazırız.
Atatürk ilke ve devrimlerine inanmış, özümsemiş, gerçekten halkçı ve yurtsever emekçilerimizin yuvası olan, eğitim sistemimiz içerisinde değişik işlevler üstlenmiş kardeşlerimizi öncelikle bu mücadeleci ruha sahip oldukları için kutluyorum, sizlerle gurur duyuyoruz.
Bu vesileyle, Eğitim-İş Sendikamızın bugün ve yarın gerçekleştirilecek olan 5. Olağan Genel Kurulu’nun ülkemize, eğitim çalışanlarına yararlı sonuçlarla tamamlanmasını, yönetime seçilecek kardeşlerimizin bu mücadelede başarılı olmasını yürekten diliyorum.
Hepinize içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.