DSP Genel Başkanı Sayın ÖNDER AKSAKAL’ın 15.Şubat.2016 – ANTALYA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli basın mensupları,
Cumhuriyet tarihimizin en sıkıntılı süreçlerinden birinin yaşandığı ülkemizde üzülerek belirtmeliyim ki, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü hiç olmadığı kadar tehlike altındadır.
Yurdun güneydoğusunda tıpkı Cumhuriyetin kuruluş yıllarında olduğu gibi uluslararası emperyalizmin heveslerine hizmet eden, Türkiye topraklarının paylaşımına yönelik planlar hız kesmeden devam ediyor.
Keşke devlet, geçen bu sürede halkın vatan-millet sevgisini pekiştirecek çalışmaları layıkıyla yerine getirebilseydi. Ama biliyoruz ki sadece oy kaygısıyla bu bölgemizdeki hakim feodal yapıya teslim olmuş, onların her arzusunu koşulsuz yerine getirmiş, sadece iktidarını sürdürebilmek adına gerek toprak ağalarına, gerekse de cemaat liderlerine boyun eğmiş zavallı siyasetçiler profili halkın üzerine karabasan gibi çökmüştür.
Geçtiğimiz günlerde Rusya Başbakanı Medvedev üçüncü dünya savaşı imasıyla bölgemizde yaşanan savaşın sonuçlarına dikkat çekmişti.
Gözden uzak tutulmaya çalışılan bir husus var ki o da şu dur; Osmanlı’nın 1516 yılında egemenliği altına giren Suriye topraklarında yaşayan insanlarla Anadolu topraklarında yaşayan insanlar 400 yıl süren bir kardeşliğin ve barış ortamının mimarı olmuşlardır.
Sii-Sunni müslümanlar, Ortodokslar, Yahudiler, Süryaniler, Ermeniler, Maruniler bir arada hiçbir çekişmenin tarafı olmadan dört asır birlikte yaşamanın örneğini verebilmişlerken, 1. Dünya Savaşı döneminde başlayan fitne ve tahrikler sonucunda birbirine düşürülmüş, ama hedeflenen noktaya ulaşmaları Mustafa Kemal’in önderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşıyla akamete uğratılmıştır.
Birinci Körfez savaşı için “bütün savaşların anası olacak” diyen Saddam Hüseyin bugün maalesef haklı çıkmıştır.
Bugün ülkenin güneydoğusunda yaşadığımız kalkışma, önceki kalkışma niyetlerinden farklı bir amaç içermemektedir. Açıkça ayrı bir devlet yapılanması niyeti taşımaktadır. Bunu görememek saflıkla eşdeğerdir.
Ancak biz biliyoruz ki, bugün yaşanan savaş ne tek başına terör, ne de tek başına iki farklı irade arasındaki bir kavgadır.
Medvedev’in söylediği üçüncü dünya savaşı savı da bir kuru iddia ve yanıltmadır. Bugünkü savaş, 1. Dünya Savaşı’nın devamıdır.
Herkes aklını başına toplamalıdır. Dışişleri Bakanımızın memleketi Antalya’dan kendilerini uyarıyorum. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine benzer bir manzarayı yaratan AKP hükümeti ve onun yönlendirici iradesi sadece kendi egolarının tatmini için bir faciaya oram yaratmaktadır. 1919’da bu toprakların gerçek sahibi Türkiye halkı, yedi düvele meydan okumayı becerebilmiş, Fransızı, İtalyanı Güneydoğudan kovmayı bilmiştir.
Dikkat edilirse bugünkü siyasi aktörler 1916’nın aynısıdır. Milyarlarca servetleriyle ülkemizdeki iktidar sahipleri, yüzde doksanı açlık ve yoksulluk sınırında perişan bir toplum, Anadolu topraklarına göz dikmiş Rusya, İngiltere’nin taşeronu Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri.
Yakın tarihimizde PKK terör örgütünü finanse eden, ona lojistik destek sağlayan, askeri eğitim veren iki devlet vardı; birisi Suriye, diğeri Yunanistan’dı. Bugün Yunanistan’ın yerini Rusya aldı ve neredeyse güneyde de komşumuz oldu.
Türkiye için iki cephe birden açarak savaş ortamı yaratmaya çalışan egemen güçlere karşı durmak gibi bir tarihi sorumluluk AKP iktidarının omuzlarındadır.
Amerika Birleşik Devletlerinin asli müttefiklerinden biri olan Suudi Arabistan, Suriye’de yaşanan mülteci krizinde en ufak bir rol üstlenmemiştir. İsrail’in ise adı bile geçmiyor. Bu çok dikkat çekici bir durumdur.
O zaman Türkiye hükümetine düşen görev bir çağrı yaparak, Suudi Arabistan’ın Mina kentinde hacı adayları için kurulmuş 100.000 kişilik çadır kentine sığınmacıların alınmasını sağlamaktır.
Öyle laf olsun diye kuru kuruya teröre karşı müttefiklik kabul edilemez. Aksi durum dediklerimizin ispatıdır.
Demokratik Sol Parti olarak ikinci çağrımız da hükümetedir; derhal seçim barajını ortadan kaldıracak çalışmayı Meclise getirin ve Seçim Kanunundaki bu değişikliğin geçerli olmasını sağlayacak bir geçici maddeyi de Anayasa’ya ekleyerek erken seçim kararı alın.
Meclisteki muhalefet partilerinin Türkiye’ye ilişkin bir kaygısı yok. Biri bölücü terörün boyunduruğundan kendisini kurtaramamış battıkça batıyor, diğeri dincilerin, cemaatçilerin ve bölücülerin koalisyonu haline gelmiş resimle, çerçeveyle uğraşıyor, ötekinin durumu da “yoğurdunu yiyen çocuk” misali.
Kısacası bunlar kendi dertlerine düşmüşler patinaj yapıyorlar.
Çözüm DSP’nin parlamentoda olmasına bağlıdır. Bunun sağlanması en azından ülkenin selameti için zorunludur.