BültenGenel Başkanımızdan HaberlerPartimizden HaberlerVideolar

Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder AKSAKAL TBMM’de Basın Toplantısı Gerçekleştirdi

Demokratik Sol Parti Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Önder Aksakal, Türkiye Büyük Millet Meclisi Basın Toplantı Salonu’nda gündemle ilgili basın toplantısı gerçekleştirdi.

Açıklamasında, “Değerli basın mensupları, Yarın, tarihimizin en gurur verici olaylarından birini daha kutlayacağız.

Yedi düvele meydan okumuş asil Türk milletinin emperyalist işgalcileri topraklarından sürüp çıkardığı, ulusal kurtuluş savaşının büyük zaferi 30 Ağustos, milletimizin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin en parlak zaferlerinden birinin kutlandığı gündür.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşlarının önderliğinde verilen Kurtuluş Savaşı’nın önemli kilometre taşlarından biri olan 30 Ağustos Zaferi, Türk milletinin azim, kararlılık ve birlik ruhuyla nasıl tüm zorlukların üstesinden gelebileceğini gösteren çarpıcı bir örnektir.

Bize göre küresel emperyalist sistem birinci paylaşım savaşını bitirmemiş, bugün dahi içimizdeki işbirlikçilerinin desteğiyle birlikte bu kadim toprakları ele geçirebilmenin türlü hesaplarını yapmaktadır.

Ancak başta bu ihanet şebekeleri olmak üzere tüm dünya bilmelidir ki; on bin yıldır bu kadim toprakların sahibi olan asil Türk milleti sonsuza kadar yaşayacak ve yaşatılacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimin başında 30 Ağustos Zafer Bayramımızı yürekten kutluyor, Cumhuriyetimizin bânisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bu kutlu dava uğruna canını feda etmiş tüm şehitlerimizi ve ebediyete irtihal etmiş tüm gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.

Bu vesileyle bir taraftan terörle ve uyuşturucuyla mücadelesini kesintisiz şekilde sürdüren güvenlik güçlerimizden görevleri sırasında şehit olan kardeşlerimize Allahtan rahmet, acılı ailelerine ve mesai arkadaşlarına başsağlığı, sabır ve metanet temenni ediyorum.

Bugün Konya’nın Kulu İlçesi merkezli 4.8 büyüklüğünde bir deprem yaşadık. Öncelikle depremden etkilenen yurttaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Ankara’da da hissettiğimiz bu deprem umarım herhangi bir can ve mal kaybına sebep olmamıştır.

Ülkemize büyük acılar yaşatan ve bölgesel gerçeğimiz olan deprem felaketlerinin olası yeni yıkımlarını yaşamamak için eski binaların yerine yeni binalar yapmak yerine zaman kaybetmeden yeni kentler ve yerleşim alanlarının ihdasına çalışılmalıdır.

Detaylarını daha sonra sizlerle paylaşmak üzere DSP olarak önerimizi de söylemek isterim;

Nasıl ki otoyollarda, köprülerde, havalimanlarında ve benzeri alt yapılarda “Kamu – Özel İşbirliği”yöntemi uygulanıyor, aynı yöntemlerle hazine arazilerinden üretilecek arsalar üzerine hızlı bir şekilde kiralık konutlar yapılması sağlanabilir, bu çalışma ile hem fahiş işyeri ve konut kiralarının, hem de kontrolsüz biçimde şekillenen fahiş konut fiyatlarının önüne geçilecektir.

Değerli basın mensupları,

Yaklaşık son üçbuçuk yıl içinde büyük badirelerle karşı karşıya kalan ülkemiz ve tabii ki devletimiz, 6 Şubat’ta yaşanan, neredeyse bin yılda bir gerçekleşen büyük deprem felaketinin yarattığı maddi ve manevi yaraları da sarmaya gayret ediyor.

Bir taraftan devasa alt yapı gereksinimlerimiz karşılanırken, diğer taraftan gerek küresel Covid salgınının yarattığı hasarların, gerek bölgemizde yaşanan savaşların, gerekse terörle mücadelenin devlet bütçesine olumsuz yansımalarını bertaraf etmeye çalışıyor.

Elbette bunların hiç birisi halkımızın sosyal refahının ikinci plana atılması için gerekçe sayılamaz ancak irademiz dışında gelişen tüm sıkıntıları da topyekün milletçe göğüsleme gibi bir mecburiyetimizin olduğu yadsınmamalıdır.

Bugün için dayanılmaz boyutlara ulaşmış hayat pahalılığının varlığı tüm kesimlerin görmezden gelemeyeceği bir gerçektir.

Öncelikle çalışan kesimlerin ve emeklilerimizin insanca yaşam koşullarına kavuşturulması elzemdir.

Bu konuda önceki basın toplantılarımızda da görüşlerimizi sizlerle paylaşmıştık.

Özellikle emeklilerimizin maaşlarının asgari ücretin çok gerisinde kalması hakkaniyet değerlerimizi zedelemektedir. Bunun için Temmuz ayı içinde belirttiğimiz üzere emeklilere zaman geçirmeden seyyanen 4.000 lira zam verilmesi artık kaçınılmaz hale gelmiştir.

Bu konuda bazı yasal düzenlemelerin yapılması için Meclisin açılmasını beklemeye gerek olmadığı kanaatimizi paylaşmak isterim.

Zira Sayın Cumhurbaşkanı Anayasal yetkileri kapsamında bir Kanun Hükmünde Kararname ile bunu hayata geçirebilir, yeni yasama döneminde de bu kararname Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlaştırılır.

Dolayısıyla bu konuda top çevirmenin gereği yoktur.

Diğer taraftan sürdürülmekte olan Kamu çalışanlarının 2024 ve 2025 yıllarına ilişkin maaş zamları konusu ise halk arasındaki deyimiyle “doğmamış çocuğa don biçmekten” başka bir anlam ifade etmemektedir.

Zira ekonomimizin içinde bulunduğu bu darboğazdan çıkış çabaları sürmekteyken, henüz hangi oranda bir enflasyon gerçekleşeceği belli olmadan sadece tahminler ve beklentilerle bir yıl sonrasının, iki yıl sonrasının zam pazarlıklarını yapmak, devleti yormaktan, yönetimin enerjisini zayıflatmaktan başka bir anlam ifade etmez.

Temmuz ayı itibariyle en düşük memur maaşı 22.000 lira olarak belirlenmiş ve 2024 yılı maaş artışları da Aralık ayında gerçekleşecek enflasyon oranıyla birlikte belirlenecektir. Doğru ve gerçekçi olanın da bu olduğuna inanıyoruz.

Dolayısıyla siyaset mekanizmasını sadece yıkım üzerine kurgulayan bazı muhalefet partilerinin bize göre kasıtlı olarak yarattığı algı stratejisinin girdabına kapılınmamalıdır.

14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri sürecinde yaşadıklarını bugün pişmanlıklarıyla, acemilikleriyle, birbirlerine karşı gariz suçlamalarıyla, günah çıkarma gayretleriyle aklamaya çalışan Millet ittifakı ortaklarının birbirleri hakkında ve kendileri hakkındaki söylemleri, bu pişmanlıkları, günah çıkarmaları ne kadar yetersiz ve yeteneksiz olduklarını zaten ortaya koymaktadır.

Halkımız bunların zavallılıklarını çok açık şekilde ve ibretle izlemektedir.

Şu bir gerçektir ki artık ülke çıkarını esas almış siyaset Cumhur İttifakı yapısında şekillenmiş, milli ve manevi değerleri yücelten, vatansever, emeğin hak mücadelesini sahiplenen bir siyasi yapı sağıyla soluyla burada buluşmuştur.

Bu yapı daha da güçlenerek önümüzdeki Mahalli İdareler seçimlerine de damgasını vuracaktır. Daha açık bir söylemle, Cumhur İttifakı yapısı içerisinde var olan sol ve sağ siyasetin, milli değerler üzerine bina edilmiş, merkezi idareyle senkronize ve uyum içinde yeni bir yerel yönetim iradesi oluşturma stratejisi hayata geçirilecektir. Demokratik Sol Parti üzerine düşen sorumluluğu her zaman olduğu gibi yerine getirecektir.

Özellikle doğu ve Güneydoğu’da PKK terör Örgütünün tahakkümü altında kalmış yerel yönetimler başta olmak üzere, yağmanın ve talanın had safhaya çıktığı yerlerde mazlum halkın tutunacağı dal olacağımızı buradan ifade etmek isterim.

Değerli basın mensupları,

Son günlerde sizler de yakından ve ilgiyle izliyorsunuz. Millet İttifakı olarak siyasi tarihimizde yer alan partiler hem kendi içlerinde hem de birbirleriyle kavgalıdır.

Düşünebiliyor musunuz; topluma Cumhurbaşkanı adayı olarak sundukları, yani Türkiye’yi yönetme görevi verdikleri Genel Başkanlarını, partilerini yönetmeye yeterli görmeyen bir ana muhalefet yapısıyla karşı karşıyayız.

En basit yaklaşımla, birbirine güvenmeyenlere vatandaş niye güvensin?

Gerçi bunların ilk vukuatı bu değil biliyorsunuz.. 2018 yılı seçimlerinde de aynı şekilde Cumhurbaşkanı adayı gösterdikleri Sayın Muharrem İnce’yi Kurultaylarında tuvalet kapısının yanında oturtarak karakterlerini ortaya koymuşlardı.

Halkın vergilerinden oluşan devlet bütçesinden aldıkları hazine yardımlarını şatafatlı “altılı masa” toplantılarında har vurup harman savuranlar, kendilerini destekleyen bazı partilere arka kapıdan kaynak aktaranlar bugün birbirlerine söylemedik laf bırakmıyorlar.

Hele biri daha var ki, yapamadıklarından, anlatamadıklarından, dinletemediklerinden dem vurarak milletten sözde özür diliyor.

“Anlayamamışım, öngörememişim” diyor, “ateşten gömleği giydiremedim” diyor, “koltuğundan başka hiçbir şeyi düşünmeyenlerle uğraştık” diyor, milletten özür diliyor.

Bu söylenenlere karşı Sayın Kılıçdaroğlu da “Akşener’in sözlerinin yorumuna dayalı soruları yanıtlarsam Sayın Akşener’e saygısızlık, nezaketsizlik yapmış olurum” diyerek aslında Sayın Akşener’e “saygısız ve nezaketsiz” yaftasını yapıştırıyor.

Hani biraz izan, biraz vefa varsa bu sözleri en son söyleyecek olanlar pervazsızlığın dibine vurmuş vaziyetteler. Ne kadar oyları olduğu bilinmeyenler, 10 tane 15 tane Milletvekilliği kapıyor sonrasında da çıkıp kendi gücümüzle bu sonucu yarattık diyebiliyorlar.

Sayın Akşener şimdi de çıkıp “her parti ayrı ayrı seçimlere katılsın” çağrısı yapıyor. Güler misiniz, ağlarmısınız. Yerel seçimlerde zaten her parti ayrı ayrı giriyor. Yasal anlamda bir ittifak zemini yok ki. Sonra kim size engel oluyor tek başınıza girmeniz konusunda?

Adaylarınızı çıkarırsınız, halkın takdirine sunarsınız.

Bu kadar kendinize güveniyordunuz da neden 2018 seçimlerinde 15 günlüğüne 15 ödünç milletvekili aldınız, parlamentoya girdikten sonra da “en büyük pişmanlığım” dediniz?

Benim tavsiyen, bu kadar laftan sonra İYİ Parti eğer 31 Mart seçimlerine tek başına katılmazsa kendi adlarına son seçimleri olacaktır.

Bu gibilerden ülkeye geçmişte de bir fayda gelmemişti, bundan sonra da gelmeyecektir.

Halkımız artık gerçekleri tüm çıplaklığıyla görmüş, yaşanan sorunların ancak Cumhur İttifakı yapısındaki siyasi Partilerle çözülebileceğine kanaat getirmişlerdir.

Dolayısıyla 31 Mart’ta tüm seçim çevrelerinde doğru adaylarla, hizmet odaklı yaklaşımla çalışacak adaylarımızla seçimlere katılacağız, tıpkı 14 Mayıs’ta Meclis çoğunluğunu, 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığını kazandığımız gibi, 31 Mart’ta da başta Büyükşehirler olmak üzere 1392 seçim çevresinde adaylarımızı halkın tercihine sunacağız.

Demokratik Sol Parti olarak 31 Mart seçimlerinde PKK terör örgütü ve siyasi ayağının tahakkümü altındaki belediyelerimizle, yağma ve talana bulaşmış belediyeler başta olmak üzere birçok seçim çevresinde başarılı sonuçlar yaratacağımıza inanıyorum,

Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.” ifadelerini kullandı.

 

Başa dön tuşu