Genel Başkanımızdan HaberlerVideolar

Genel Başkanımız Önder Aksakal: Hayat pahalılığı ve sığınmacı sorunu sadece iktidarın değil TBMM’nin de omuzlarındadır.

Genel Başkanımız Önder Aksakal, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri sürecini demokratik teamüllere uygun şekilde, kayda değer olumsuzluk yaşamadan geride bıraktıklarını söyledi. DSP olarak 81 ilde kendi adaylarıyla seçime katıldıklarını anımsatan Aksakal, Eskişehir'in Mihalıççık Belediyesi ile Sivas'ın Gemerek ilçesindeki Çepni beldesi ve Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesindeki Büyükkarıştıran beldesi belediyelerini kendi adaylarının kazandığını belirtti. Aksakal, yerel seçimlerin ardından göreve gelen tüm belediye başkanlarına, il genel ve belediye meclisi üyeleriyle muhtarlara başarılar diledi.

Genel Başkanımız Sayın Önder Aksakal konuşmasında;

31 Mart Yerel Seçimleri sürecini demokratik teamüllere uygun bir şekilde, kayda değer olumsuzluklar yaşamadan geride bıraktık.

28 Şubat’ta yapmış olduğumuz basın toplantımızda da ifade ettiğim gibi Demokratik Sol Parti olarak 30’u Büyükşehir olmak üzere 81 ilde kendi adaylarımızla halkımıza bir seçenek sunduk.

31 Mart seçimlerine katıldığımız tarih itibariyle Türkiye genelinde Eskişehir / Mihalıççık ilçesi ile Sivas / Gemerek / Çepni Beldesi Belediye Başkanlıkları partimizdeydi, bu Belediyelerimizde Belediye Başkanlıklarını yine DSP olarak biz aldık, bunların yanında Kırklareli / Lüleburgaz / Büyükkarıştıran Belediye Başkanlığını da DSP adayı kazandı.

Yeniden seçilen Mihalıççık Belediye Başkanımız Sayın Haydar Çorum, Çepni Belediye Başkanımız Sayın Nihat Başer ve Büyükkarıştıran Belediye Başkanımız Sayın Hakan Karaman’a yeni görev sürelerinde üstün başarılar dilediğimizi Milletin Meclisinden bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Demokratik Sol politikaların temelinde geliştirdiğimiz Cumhuriyetkent projelerimizi bu Belediyelerimizde hayat geçirebilmek için yerel halkımızla birlikte gece gündüz çalışacağız.

Şu kadarını söylemek gerekir ki, seçimler birer demokrasi şölenidir ve bunun dışında bir anlayışın demokrasilerde karşılığı yoktur, olmamalıdır.

Bu vesileyle 31 Mart Seçimlerinde halkın teveccühüne mazhar olmuş her partiden tüm Belediye Başkanlarını, Belediye Meclis Üyelerini, İl Genel Meclis Üyelerini ve Muhtarlarımızı yürekten tebrik ediyorum.

Lâik, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkeleri temelinde halkımızın çıkarları doğrultusunda yapacakları hizmetlerde de üstün başarılar diliyorum.

Değerli basın mensupları

Bazı seçim çevrelerinde bir takım hoş olmayan gelişmeleri de yakından ve dikkatle takip ediyoruz.

Seçimlerin nasıl yapılacağı hususu Anayasamızın 79. maddesinin birinci fıkrasında aynen şöyle tanımlanmıştır:

“Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.”

Bu denli açık ve net bir tanımlamanın var olduğu sistemde bazı zorlama ve sorunlu kararların yine Yargı eliyle üretilmesi, toplumun yargıya, adalete ve temelde demokrasiye olan inancını zedelemektedir.

Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde yaşananlar buna yönelik örneklerden biridir.

01 Ocak 2024 tarihinde yayınlanan Mahalli İdareler Seçim Takvimi kapsamında adaylar ortaya çıkmış, gerekli belgelerini ve edimlerini yerine getirerek başvurularını yapmış, İl ve İlçe Seçim Kurulları bu başvuru evraklarını incelemiş, geçici aday listelerini ilân etmiş, vaki itirazları inceleyerek karara bağladıktan sonra kesin aday listelerini ilân edilmişlerdir.

Kesin listelerin ilan edilmesinden sonra da adaylar, yaklaşık otuz gün de meydanlarda halktan oy istemişlerdir. Bu süreçte hiçbir şey yapılmayıp bugün ortaya konulan karar iradesinde seçimlere iki gün kala bir adayın seçilme yeterliliğinin olmadığı gerekçesiyle “seçilmemiş sayılması” her türlü gerekçeden arî öncelikle toplum olarak kime ve hangi kuruma koşulsuz güven duyacağımızı sorgulatacak boyuttadır.

Yüksek Seçim Kurulu’nun yapılan itirazlar neticesinde olayın “maddi hata” perspektifinden yaptığı değerlendirmeyle sorunu doğru noktaya taşıması ve mazbatanın en çok oy alan adaya verilmesine yönelik kararı oy çokluğuyla da olsa değerlidir.

Ancak hukuken seçilme yeterliliği olmadığı gibi, sabıkasına konu süreçte PKK terör örgütünü övmesi, hatta bu terör örgütü için kadim Türk devletini sözüm ona “tükrüğüyle boğar” gibi tanımlamalarla tahkir etmesi, eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti gerçekten bir hukuk devleti ise, ilgili şahsın göreve başladıktan sonraki süreçte ayrıca bir hukuki değerlendirmeye tabi tutulmasını da gerektirecektir.

Öncelikle söz konusu olayın muhatabı Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi adayının seçilebilirliğine imkân sağlayan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin “Memnu Hakların İadesi” kararını hatalı bir şekilde vermesinin altında yatan gerçek sebepler incelenmeli, araştırılmalı ve soruşturulmalıdır.

Bu konularda Hakimler ve Savcılar Kurulu başta olmak üzere Cumhuriyet Savcılarını da göreve davet ediyorum.

Şu husus da ayrı bir gerçektir ki hangi gerekçe ile olursa olsun verdikleri bu ve benzeri hatalı karar ve uygulamalar neticesinde ortaya çıkacak her türlü maddi zarar da, bu kararların altında imzası olan yetkililerden tazmin edilmelidir.

Kaldı ki böylesi önemli durumlarda ortaya çıkan kararlar, bugün bir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına ve Hakimliğine gelmiş, Seçim Kurulu Başkanlığı gibi çok hassas bir görevi deruhte eden hukukçunun “sehven” verdiği bir karar olarak değerlendirilemez, “iyi niyet, dikkatsizlik veya saflıkla” izah edilemez, gerekçelendirilemez.

Yaşanan bu olayın eni-konu incelenmesi zarureti vardır, bölgemiz üzerinde kurgulanan “teröristan” kurulması projelerine zemin yaratma niyetiyle hazırlanan bir planın parçası mıdır,

Henüz tam olarak devlet bedeninden tasfiye edilememiş olan FETÖ terör örgütünün kripto unsurlarıyla iltisaklı mıdır,

Türkiye üzerinde planlanan kirli senaryoların hayata geçirilmesine vesile olacak ortamın yaratılması gibi bir ince hesap mı vardır, bu soruların cevapları tüm açıklığıyla ortaya çıkarılmalıdır.

PKK terör örgütünün siyasi aktörlerinin öncülüğünde halkın sokağa çağrılması, birtakım olayların tezgâhlanması öteden beri öne sürdüğümüz küresel sistemin planlarıyla neredeyse bire bir örtüşmekte olduğu izlenimini yaratmaktadır.

Bu süreç çok dikkatli ve hassas bir şekilde yürütülmelidir!

Hatalı veya yanlış nitelikte bir kararın bağımsız yargı mercilerince verilmiş ve kesin sonuç yaratmış olması, Anayasamızın 79.ncu maddesinde de ifade edildiği üzere Yüksek Seçim Kurulu Kararlarının kesin olması, telafisi zor sonuçları da beraberinde getirmektedir.

Esasen öteden beri bu kurala olan itirazlarımız saklı kalmak kaydıyla kadim Türk devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit edecek hiçbir girişim destek görmeyecek, öncelikle asil Türk milletinin sarsılmaz iradesiyle ve ferasetiyle bertaraf edilecektir.

Elbette halkın iradesi her şeyin üzerindedir ancak hiçbir gerekçe de terör örgütü mensuplarının ya da iltisaklı olanların demokratik kurallar yoluyla güç elde edebilmesine olanak vermemelidir.

Değerli basın mensupları,

Artık önümüzde yaklaşık dört yıllık bir seçimsiz dönem duruyor. Bu sürecin başta ekonomideki sıkıntıların aşılması, beraberinde bölgesel sorunların ve özellikle terör yapılanmalarının yok edilerek emperyalist planların akamete uğratılması açısından büyük bir önem arz ettiğinin altını çizmek isterim.

Hayat pahalılığının önüne geçilmesi, sığınmacı sorununun mutlak surette tamamıyla ortadan kaldırılması sorumluluğu sadece iktidarın değil TBMM’nin de omuzlarındadır.

İktidarda bulunan Akparti’nin değişik kademelerdeki sözcülerince dile getirilen yeni Anayasa konusu da Mecliste temsil edilsin ya da edilmesin tüm siyaset kurumunun, Sivil Toplum Kuruluşlarının, Üniversitelerin öncelemesi gereken hususların başında yer almaktadır.

Demokratik Sol Parti olarak 12 Eylül faşist darbesinin ürünü olan, her ne kadar çok büyük oranda değişikliklere uğramış ise de üzerine “darbeci kokusu sinmiş” bu Anayasayı sivil iradenin gücüyle yeniden yaratacak çalışmalarımızı yeri ve zamanı geldiğinde gerek Meclisimize gerekse kamuoyunun değerlendirmesine sunacağız.

Bu konuda önemli bir hususa dikkat çekmek isterim ki, bazı siyasetçilerin 1921 Anayasasına övgüyle atıfta bulunarak, mevcut Anayasamızın ilk dört maddesini hedef tahtasına oturtma niyetini ise sinsi ve samimiyetten uzak bir girişim olarak değerlendireceğimizin bilinmesini isterim.

Zira 1921 Anayasası, Cumhuriyetimizin bânisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve milli mücadeledeki yol arkadaşlarının, küllerinden yeniden yaratılmış bir devlet çabalarının dönemsel mecburiyetleri ve gereğiyle sınırlıdır, ancak bugün artık “o gün” değildir.

Sözlerime son verirken mübarek üç ayların sonuncusu onbir ayın sultanı Ramazan’da yapılan tüm ibadetlerin yüce Allah katında kabulünü diliyorum.

Birkaç gün sonra idrak edeceğimiz Ramazan Bayramının başta İslâm âlemi olmak üzere, tüm insanlığa hayırlı olmasını, özellikle Gazze’de yaşanan katliam ve soykırım saldırılarının sona erdirilmesine vesile olmasını temenni ediyorum.

Başta siz değerli basın mensuplarımız olmak üzere Gazi Meclisimizin tüm çalışanlarının ve aziz milletimizin her bir ferdinin bayramını tebrik ediyorum, aileleri ve sevdikleriyle birlikte sağlık, mutluluk ve huzur içinde nice bayramlara erişmelerini yüce Allahtan niyaz ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle bir kez daha hepinize teşekkürlerimi, en içten saygılarımı sunuyorum. Sağ olun, var olun.

Başa dön tuşu