Genel Başkanımız Aksakal’dan, “Terörü ancak devlet bitirir!”
Genel Başkanımız Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Malatya'daki depremler için geçmiş olsun dileklerini iletti ve depremlerin önemine vurgu yaparak konunun ciddiyetle değerlendirilmesini vurguladı. Büyükkarıştıran Beldesi'ndeki yerel seçimle ilgili CHP'nin itirazlarını samimiyetsiz bularak eleştirdi ve yapılan hukuksuzlukları dile getirdi. Seçim sonrası belediyede çalışanların uğradıkları baskı ve mobbing uygulamalarını ele aldı. Farklı partilerin barış çağrılarını sorgulayan Aksakal, PKK ve FETÖ ile barışın mümkün olmadığını ifade etti. Yeni Anayasa çalışmaları hakkında eleştirilerde bulundu ve Ortadoğu'daki çatışmaların derinleşeceğini savundu. Ekonomik durum üzerine, devletin deprem sonrası destek ve terörle mücadele için yeni kaynaklar yaratması gerektiğini belirtti. Emeklilerin de ekonomik durumuna dikkat çeken Aksakal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunduğu maaşları günlük yaşam koşullarında yetersiz kalan emeklilere 10.000 lira seyyanen yardım çağrısını yineledi.
Genel Başkanımız Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında;
“Sözlerime başlarken, dün merkezi Malatya olan 5,9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi, öncelikle sarsıntısı etkili bir şekilde hissedilen Malatya, Elazığ, Tunceli, Erzincan, Adıyaman, Şanlıurfa, Siirt, Kayseri ve Diyarbakırlı yurttaşlarımıza da buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bugünde bildiğiniz gibi yaklaşık bir saat önce Sivas’ta 4,7 ve 4,1 büyüklüğünde 2 ayrı deprem yaşandı Sivas’taki yurttaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum.
“Deprem öldürmez, çürük yapı ve tedbirsizlik öldürür” öngörüsünün ciddiyetle değerlendirilmesi büyük önem arz ediyor.
Toplum olarak her türlü duyguyu bir arada yaşadığımız günleri sıkça yaşadık, yaşamaya da devam edeceğiz, doğanın kanunu böyle maalesef.
Geçtiğimiz Pazartesi günü akşamında Milli takımımız bir futbol resitaliyle duygularımızı şahlandırdı, öncelikle milli takımımızın azimli ve mücadeleci oyuncuları olmak üzere gençleri, bizim çocuklar olmak üzere tüm teknik heyetini yürekten kutluyorum.
A Milli Futbol Takımı, UEFA Uluslar B Ligi 4. Grup dördüncü maçında deplasmanda ve tarihinde ilk kez İzlanda karşısında bir galibiyet alarak 4-2 skorla yurda döndü. Grupta 10 puana ulaşan ay-yıldızlılar, liderliğini sürdürmeyi başardı. Bu önemli ve tarihi zaferi 85 milyona yaşattıkları için kendilerine buradan şükranlarımı gönderiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Bildiğiniz gibi 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde Kırklareli / Lüleburgaz’a bağlı Büyükkarıştıran Beldesinde Demokratik Sol Parti olarak adayımız Hakan Karaman ile katılmış ve bu seçimleri 3 oy farkla kazanmıştık.
Ne var ki o seçimi ikinci sırada tamamlayan CHP adayı, zihinsel engelli yani vesayet altında olan kişilere oy kullandırıldığı gerekçesiyle ilçe seçim kuruluna yaptığı itiraz neticesinde YSK seçimlerin iptaline karar verdi ve 02 Haziran’da seçimler yenilendi.
Demokratik Sol Parti olarak bu itirazlar karşısında yaptığımız araştırma ve inceleme sonucunda bu kısıtlı şahısları seçmen listesine yazdıranların ve oy kullandıran vasilerinin esasen CHP üyesi olduklarını belgelememize rağmen YSK her zamanki absürt kararlarından birine daha imza atmış oldu.
Seçimler bitti, bu kez seçimi CHP adayı kazandı, Belediye Başkanı koltuğuna oturur oturmaz ilk yaptığı iş ne oldu biliyor musunuz değerli basın mensupları?
Seçim sürecinde DSP adayı Hakan Karaman’a destek veren çalışanlarını ciddi bir mobbing uygulamak ve geçtiğimiz günlerde de onlardan üçünü işlerinden atmak oldu.
Hani burada meclis genel kurulunda her fırsatta görüyorsunuz, CHP’ye oy veren işçiler işten çıkarılıyor diye feveran ettiklerini..
İşte bu CHP haksızlıklar ve hukuksuzluklar kendileri tarafından yapılınca böyle bir uygulama karşısında gökyüzüne bakarak ıslık çalıyor.
İşlerinden çıkarılan kişilerin hak mücadelesine destek vermek amacıyla Belediye binası önünde toplanan grup adına DİSK / Genel-İş Trakya Şube Başkanı Caner Makasçı basın açıklamasını yaparken, seçimlerin ardından Büyükkarıştıran Belediyesi’nde çalışan üyelerinin, çeşitli baskı ve mobbing uygulamalarıyla farklı muamelelere tabi tutularak yıldırılmak istendiğinden yakınıyor.
Ayrıca bugün itibariyle, 3 arkadaşlarının iş akitlerinin “görülen lüzum üzerine ve performans düşüklüğü” gerekçesiyle feshedildiğini aktaran Makasçı, “İçinde bulunduğumuz ekonomik krizin bütün yükü zaten emekçilere yıkılmışken üstüne bir de işçileri işten çıkarılarak mağduriyetlerinin artırılması sosyal demokrat belediyecilikle de vicdanla da bağdaşmaz.” diye açıklama yaptı.
Aynen katılıyorum ve kendilerine buradan teşekkürlerimi gönderiyorum.
Bu adaletsizliğe karşı sonuna kadar mücadele edeceklerine inanıyorum ve biz de biz de bu sürecin yakın takipçisi olacağız. Ne acıdır ki, sözüm ona sosyal demokrat olduklarını iddia eden CHP Belediye Başkanı insanların ekmeğiyle oynamaktan çekinmedi ve bu kararı aldı.
Değerli basın mensupları,
Son günlerde bir “barış ve normalleşme havariliği” aldı başını gidiyor.
Hangi tür bir barış, nasıl bir normalleşme olduğu anlaşılamayan ve hangi saikle yapıldığı bilinmeyen bir “barışma ve normalleşme” talebiyle karşı karşıyayız.
Buradan barış ve normalleşme peşinde olan muhataplarının hepsine birden sormak isterim; siz hangi kardeşliğin, neyin barışmasının peşindesiniz?
Meselâ, 40 yıldır bu millete kan kusturmuş, binlerce şehit annesinin yüreğine sönmeyen bir kor bırakmış PKK terör örgütünün, devleti ele geçirmek için 15 Temmuz’da 251 insanımızı katletmiş FETÖ terör örgütünün nesini affetmeyi düşünüyorsunuz?
Sabahtan akşama kadar her fırsatta bu devlete küfreden, devletin her türlü imkânlarını tepe tepe kullanıp, ardından da bu devletin adını bile söylemekten imtina ederek sadece “TC” diyenlerle hangi milli değerlerinizi örtüştürdünüz ki sözüm ona barış ve normalleşme arayışına girdiniz?
Devletin yüz milyarlarca kaynağını heba etmesine vesile olmuş, emperyalizmin bölgemizde yürüttüğü yeni şehir devletçikleri projelerinin uşaklarıyla hangi ortak paydada uzlaşacaksınız?
Nerede kaldı hukuk devleti? Nerede kaldı adalet anlayışı?
Bir bebek katilinden PKK’yı tasfiye ettiğini açıklaması şartını ortaya koyarak hangi kardeşliği yeniden tesis edeceksiniz? 40 bin kişinin öldürülmesinden sorumlu cinayet hükümlüsünden hangi kardeşlik duygusunu besleyeceksiniz?
Meselâ, terörist başının heykelini dikme hayaliyle yaşayan, bu ülkenin insanlarını devletiyle karşı karşıya getirmiş birinden hangi kardeşlik ve barış anlayışı çerçevesinde bir yaklaşım bekleyeceksiniz?
Ne zamandan beri terör örgütlerinin tasfiyesi bu örgütlerin elebaşılarına bırakıldı? Bu görev tam anlamıyla ve tamamen devletin sorumluğu ve görevi değil midir?
Yoksa bu kadim devlet, terörle mücadelede bir çıkmaz sokağa mı girdi, üçbuçuk vatan hainiyle mücadeleyi daha fazla sürdüremeyeceğini mi düşünüyor?
Şuna inanıyorum ki bugün, bu vatan için canını feda etmiş şehitlerimizin kemikleri sızım sızım sızlamaktadır.
Her bayramda şehitlikleri dolduran yüreği yanık, gözü yaşlı anaların içi titremektedir.
Siyasette bu kadar savrulma normal midir?
Katille barış olur mu? Vatana ihanet edene el uzatılır mı?!
Değerli basın mensupları,
Devletine ve milletine kurşun sıkmış eli kanlı katiller ne zaman silahlarını bırakır ve Türk adaletine teslim olur, parlamentodaki sivil uzantıları ne zaman “PKK/PYD bir terör örgütüdür, bundan sonra onlarla bir işimiz olmaz” diye açıklama yapar ve bunu hayata geçirir, işte o zaman sadece yaşamları normale döner!
Bu devlete başkaldıranlar, bu devletin askerine, polisine, jandarmasına, korucusuna ve hatta masum insanlarına silah doğrultanlar önce Türk adaletinin karşısına çıkarlar, yaptıklarının cezasını çekerler, ancak o vakit yeniden toplum içine girebilirler.
Türk devleti, bağımsız Türk yargısınca ömür boyu ağır hapis cezasına mahkûm edilmiş bir teröristten asla icazet bekleyemez!
Değerli basın mensupları,
Demokrasi tarihimizin kara sayfası olan 12 Eylül faşist darbesinin yarattığı toplumsal yıkım ve dejenerasyon öyle bir boyuta evrilmiş ki, bugün o kanlı kalemle yazılmış anayasayı yeniden beyaz bir sayfada tertemiz dilek ve hedeflerle örtüştürelim dediğimizde, kafalarının arkasında lâik cumhuriyetle hesaplaşma histerileri depreşen siyasetçilerle yüz yüze geliyoruz.
Yeni Anayasa çalışmaları adı altında ortaya konulan iradeye olumlu yaklaşım içinde olanların, öyle anlaşılıyor ki her türlü kumpası sorgusuz sualsiz kabul edeceği zannediliyor.
Önceki günlerde TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’un usta bir demagog edasıyla ortaya sürdüğü Anayasamızın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez 3.ncü maddesini tartışmaya açma girişimini “pimi çekilmiş el bombası” olarak nitelemiş ve bu yaklaşımlarının HÜDAPAR ve HDP/DEM tatktiklerinin bir benzeri olduğuna vurgu yapmıştım.
Görüyoruz ki Sayın Kurtulmuş, kafasının arkasındaki hayalleri gerçekleştirme imkânını HDP/DEM ve HÜDAPAR’a şirin gözükerek sağlayacağına inanmış.
Bunu şuradan anlıyoruz; 23 Nisan 2024 tarihinde Meclis Genel Kurulunda yaptığım konuşmamda, 31 Mart Yerel Seçimlerinde kazandıkları Belediyelerin Meclis Salonlarından, Başkan odalarından Sayın Cumhurbaşkanımızın posterlerini, Türk bayraklarını, Atatürk resimlerini indiren bazı HDP / DEM’li Belediye Başkanlarına yönelik eleştirilerime tahammül edemeyen PKK terör örgütü sempatizanı HDP/DEM Milletvekili Sırrı Sakık tarafından Meclis bahçesinde şahsıma yönelik sözlü taciz ve fiziki saldırı girişimi üzerine TBMM Başkanlığına bir dilekçe ile başvurarak bu kişi hakkında TBMM İçtüzüğünün 161.nci maddesi kapsamında işlem yapılmasını talep etmiştim.
Bakın, bugün olmuş Sayın Meclis Başkanından müspet ya da menfi herhangi bir dönüş ve sonuç alamadık.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının VII. Kenar Başlıkta ele alınan 74.ncü maddesi aynen şunu söylemektedir:
“Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu gecikmeksizin, dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.”
Altı ay önce verdiğimiz bu dilekçe için, HDP / DEM’le sürtüşmemek adına, bir başka deyimle “kavga etmemek için” sessiz kalındığını görüyoruz.
O zaman, “bu terör sevicilerle, PKK / PYD sempatizanlarıyla siz bu kavgayı vermeyecekseniz niçin o makamdasınız?” diye sorma hakkımız var!
Öyle anlaşılıyor ki aklınızdan geçen o yeni Anayasa yapılması hedefinize karşılıklı fayda beklentileriniz kapsamında HDP / DEM yapısıyla “iyi geçinerek” ulaşma peşindesiniz.
Bu hevesinizi asil Türk milleti kursağınızda bırakacaktır, bunu unutmayın!
Değerli basın mensupları,
Ortadoğuyu yeniden şekillendirme girişimleri hız kesmeden devam ediyor.
İsrail / HAMAS çatışmasıyla başlayan ve sonrasında İsrail / HİZBULLAH çatışmasına dönüşen soykırımın boyutları yeni bir evreye geçiyor.
Her fırsatta işaret ettiğimiz bölgesel işgal planlarını uygulayarak önce Gazze’yi tamamen yıktılar, taş üstünde taş bırakmadılar, çoluk çocuk, genç ihtiyar, kadın erkek 40 binin üzerinde insanı katlettiler, bir halkı yok etmek için resmen soykırım uyguladılar ve şimdi de geldiler oraya çörekleniyorlar.
Neyniş efendim? İsraili denizden korumaları yetersiz kalmış, karadan da koruyacaklarmış! Kimseyi korudukları falan da yok, olay kelimenin tam anlamıyla bölgeye çökmektir, açıkça işgaldir.
ABD’nin, kendi adına vekaleten bölgeyi kan gölüne çeviren İsrail’e fiili asker gönderme kararı alması ve derhal onları bölgede konuşlandırması esasen İsrail’e asker göndermekten ziyade İsrail’in yerle bir ettiği Gazze bölgesinin ABD işgal güçlerine açılması ya da tahsis edilmesidir ki, bunun bir sonraki aşaması Suriye ve Türkiye topraklarıdır.
Uyanık olmak zorundayız. BM teşkilatı diye bir yapı bugün itibariyle yok hükmündedir, kendi göbeğimizi kendimiz kesmek mecburiyetindeyiz.
Değerli arkadaşlar,
Geçen haftaki buluşmamızda ekonomiye dair görüş ve önerilerimizi bu haftaki basın toplantımızda sizlerle paylaşacağımızı belirtmiştim.
Ekonomide gelinen durum, işin doğrusunu söylemek gerekirse hiç de iç açıcı değil.
Devletin gerek 6 Şubat depremlerinin açtığı büyük yarayı kapatma gayretleri, gerek kırk yıldır üstümüze bir kâbus gibi çökmüş terörle mücadele çalışmaları ve gerekse bölgemiz üzerinde kurgulanan planların kapımıza dayanma noktasına gelmesi doğal olarak yeni kaynaklar yaratılması mecburiyetini ortaya koymaktadır.
Özellikle Savunma Sanayimizin güçlendirilmesi noktasında önümüze çıkan ihtiyaçların karşılanması herşeyin üstünde bir öneme haizdir. Vatan savunması hiçbir şekilde bireysel beklentilerimizin gerisinde değerlendirilemez.
Bu konuda bir kanun çalışması Meclise sunuldu, bankaların kredi kartına sahip kişilerden 100 bin liranın üzerinde limiti olanlar için yıllık 750 lira kesinti yapılması yöntemiyle bir gelir elde edilmesi niyetine girildi.
Ancak bu yasa çalışmasını yapanların hazırladıkları kanun tasarısında öncelikle Anayasa’daki eşitlik ilkesine çok dikkat etmedikleri, esasen bu kesintinin bir vergi olmaktan öte “zorunlu bir salma” olduğu hususu gözden kaçırıldı.
Tesellimiz şudur ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın devreye girmesiyle ileride telafisi zor siyasi sonuçlar yaratacak bu madde geri çekildi ve konuya dair daha titiz bir çalışma yapılması hususu 2025 bütçesine bırakıldı.
İçinde bulunduğumuz bu kritik dönemde hiç kimse bu gibi arayışları yadırgamamalı, üzerine başkaca anlamsız gerekçeler yüklememeli, önce vatan anlayışı temelinde bir duygu ile olayı doğru tahlil etmelidir.
Elbette hiçbirimiz Anayasaya aykırı bir yasal çalışmanın “her ne pahasına olursa olsun” anlayışıyla yüce Meclisin gündemine gelmesine razı olamayız.
Bu gibi çalışmalar konusunda hükümetin tüm partilerin önerilerine açık olması gerekir, bunun için de Sayın Hazine ve Maliye Bakanımızın Mecliste temsil edilen siyasi Partileri ziyaret ederek konu hakkında geniş bir bilgilendirme ve bu sorunun çözümü konusunda önerileri beklediğini deklare etmesi gerekir.
Bu arada ekonomideki diğer olumlu ve olumsuz görüşlerimizi sizlerle paylaşmak isterim.
Eylül 2024 itibariyle cari açık 12 aylık bazda 11,3 milyar dolara geriledi, bu rakam 2023 yılının aynı döneminde 40,5 milyar dolardı.
Merkez Bankası rezervleri 4 Ekim 2024 itibariyle swap hariç 34,6 milyar dolar oldu, 31.12.2023 itibariyle net rezerv swap hariç eksi 37,5 milyar dolardı.
Ağustos sonunda işsizlik oranı geçen yıl aynı dönem yüzde 8,8 iken yüzde 8,5’e düştü. Tabii burada 3 ay iş bulamayan kesimin artık işsiz sayılmaması da önemli bir etkendir.
Eylül 2024 enflasyonu aylık 2,97 yıllık enflasyon da baz etkisiyle 49,38 oldu.
Bu arada iki senedir söylediğimiz konuyu tekrarlıyoruz. Enflasyon baz etkisiyle düşse de özellikle gıda, sağlık, eğitim ve navlun giderlerinde pahalılık katlanarak devam etmektedir ve eğer üretilen malın maliyet fiyatı ve verimlilik artırılamazsa özellikle kış aylarında ciddi pahalılıkla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.
Onun için Sayın Cumhurbaşkanımıza ilk teklifimiz maaşları günlük yaşam koşullarında güdük kalan emeklilere bu yıl içinde minimum 10.000 lira seyyanen yardım yapılması yönünde olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
Son günlerde özellikle asgari ücret konusu bilinçli olarak gündeme getirilmekte daha en az iki aylık bir süre sonrasında konuşulması gereken hususlar, ülkenin gerçek gündemini perdelemek amacıyla ortaya sürülüyor.
Dolayısıyla bu sıkıntı konusunda görüşlerimizi de Aralık ayından önce sizlerle paylaşacağız ve hükümete yol göstereceğiz.
Konuşmamın sonunda Nobel Ekonomi Ödülünü diğer iki meslektaşıyla paylaşan Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nu tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.