Genel Başkanımızdan HaberlerPartimizden HaberlerVideolar

Genel Başkanımız Aksakal; “Partimizin 39. Kuruluş Yıl Dönümünde Basın Toplantısı Düzenledi”

Genel Başkanımız Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, 39 yıl önce olduğu gibi tarihlerin yine 14 Kasım “Perşembe” gününü gösterdiğine vurgu yaparak DSP’nin 39. Kuruluş yıl dönümü kutladı. 15 Kasım günü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 41. kuruluş yıldönümünü kutlamalarına büyük bir mutlulukla katılacağını ifade ederken, Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığını eleştirenlere tepki gösterdi ve Kıbrıs’ın stratejik önemine dikkat çekilmesi gerektiğini ifade etti. ABD başkanlık seçimlerine de değinerek, Donald Trump’ın gerek Ortadoğu ve Ukrayna’daki krizlerin sona ermesi ve bölgeden hayatın yeniden normale dönme beklentisini dile getirdi. Türkiye’nin iç politikasına ilişkin yaptığı açıklamada, kayyum atamalarını desteklediğini belirterek, PKK sempatizanı bir milletvekilinin kendi şahsına yönelik saldırısı konusundaki başvurunun akıbeti hakkında TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a bir kez daha hatırlatmada bulundu. Makro ekonomik durumu da değerlendiren Genel Başkanımız, Merkez Bankası’nın sene başında %38 olarak öngörülen enflasyon hedefinin %44 olarak revize edildiğini belirtti.

Bugün 14 Kasım 2024 Perşembe.

“Perşembe” gününe bilerek vurgu yaptım, zira 39 yıl önce de bu tarih Perşembe gününe rastlıyordu.

Bu tarih, Türk siyasetinde önemli kararlara imza atmış, dünya siyasetine önemli istikametler çizmiş Demokratik Sol düşüncenin temel yapısı, savaşta şahin, barışta güvercin olabilmiş bir partinin, kısacası Demokratik Sol Parti’nin kuruluşunun 39.ncu yıldönümüdür.

12 Eylül darbesi sonrasında faşist diktanın karşısında boyun eğmeyen “Kıbrıs Fatihi” Bülent Ecevit’in ilmek ilmek dokuduğu Demokratik Sol programla DSP önce Meclise girdi, sonra solun birinci partisi oldu ve daha sonra da 1999 seçimlerinde Türkiye’nin birinci partisi oldu.

“Ne ezilen ne ezen, insanca hakça bir düzen” anlayışı temelinde oluşturulan ve çözümü olarak da kalkınmanın “köyden ve köylüden başlaması” olarak ortaya konulan bu programıyla DSP halkın teveccühüne mazhar olmuştur.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere hedef olarak gösterdiği Tam Bağımsız Türkiye ideali doğrultusunda küresel emperyalizmin coğrafyamız üzerinde kurguladığı stratejileri elinin tersiyle itmiş ve komşularımızın toprak bütünlüğüne yönelik girişimlere şiddetle karşı durmuştur.

Yeni yaşımızın, başta tüm demokratik sol partililer olmak üzere, ülkemize ve aziz milletimize kutlu olmasını diliyorum.

Değerli basın mensupları,

Yarın da 15 Kasım 2024.

Demokratik Sol Parti’nin kurucusu ve kuramcısı, büyük devlet adamı, Onursal Genel Başkanımız Bülent Ecevit’in Başbakanlığındaki 37.nci Cumhuriyet Hükümetinin dirayetli duruşu ve isabetli stratejileri kapsamında gerçekleştirilen 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı ile Kıbrıslı soydaşlarımızın Rum mezaliminden kurtarılması sonrasında, 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak ilân edilmesinin 41.nci yıldönümü.

Kardeş Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin vatansever milletinin de Cumhuriyet Bayramı’nı bugünden tebrik ediyorum.

Kıbrıs bizim için sadece bir toprak parçası değil, aynı zamanda tarihsel bir miras ve sorumluluk, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti devletinin toprak bütünlüğü nezdinde güvenlik teminatıdır.

Doğu Akdeniz’in sıcak sularındaki hakimiyetimizin de güvencesidir.

Türk askerinin Kıbrıs’ta ne işi var diyenler, Türk askerini orada “işgalci” diye tanımlayanlar bugün Ortadoğu’da yeni haritalar çizmeye çalışmakla meşgul emperyalist devletlerin düpedüz kuklalarıdır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde ve başta can Azerbaycan olmak üzere Türk Devletleri Teşkilatının sahiplenmesiyle Kıbrıs Türk Cumhuriyeti en kısa zamanda tüm dünya tarafından tanınan bir devlet olacaktır, buna yürekten inanıyorum.

Her yıl olduğu gibi Demokratik Sol Parti olarak biz de yarın bu görkemli kutlamalara katılarak Kıbrıs Türkleriyle omuz omuza 41.nci yıl gururunu yaşayacağız.

Gündemde olan bir başka konu olarak;

Yine sadece bizleri değil tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir gelişmeyi değerlendirmemiz gerekirse, her 4 yılda bir yapılan ABD seçimlerinden bu kez Donald Trump başarıyla çıktı ve ABD’nin 47. Başkanı oldu.

Öncelikle, 20 Ocak 2025 tarihinde yemin ederek görevi Joe Biden’dan devralacak olan Sayın Trump’a dünyamızın ve insanlığın yararı doğrultusunda yapacağı hizmetlerde başarılı olmasını dilerim.

Tabii ki bu arada, İngiltere ve ABD olarak bölgemizde, coğrafyamızda planladıkları stratejileri çerçevesinde Türk milletine ve kadim Türk devletine yönelik sinsi planlarında ise karşılarında bizi bulacaklarını da açıkça ifade etmek isterim.

Umarım seçim sürecinde ve seçildikten sonra yapmış olduğu “zafer konuşmasında” vurguladığı gibi, sebep oldukları tüm savaşları sonlandırır, gerek Ukrayna’da gerekse Ortadoğu’da hayat yeniden normale döner.

Gerçi bu konuda çok da umutlu olduğumu söyleyemem. Zira Sayın Trump’ın Bakanlarını belirlerken, İsrail’e göndereceği Büyükelçiyi atarken kendi söylemlerine taban tabana zıt görüş sahibi kişileri seçtiğine tanık oluyoruz.

Alacağı kararlar her ne olursa olsun, Türkiye olarak sınırlarımızın güvenliğini sağlamak adına her türlü tedbiri almaya devam edeceğiz.

İsrail’in taşeronluğunda sürdürdükleri Ortadoğu stratejisine göre kurmak istedikleri Teröristan yapılanmasına bugüne kadar izin vermedik, bundan sonra da vermemeliyiz.

Türkiye’nin Pençe-Kilit, Barış Pınarı ve Zeytindalı harekâtlarıyla oluşturduğu güvenli bölgeler, yapılacak yeni bir planla tahkim edilmelidir ve inanıyorum ki edilecektir.

Bu müdahale sadece sınır ötesi operasyonlarla sınırlı kalmamalı, esasen içimizdeki teröristlerin tıpkı dağdaki inlerini başlarına yıktığımız gibi topraklarımız üzerinde yuvalandıkları TBMM’nden, Belediye Meclislerinden ve Belediyelerden temizlenmesi kararlılığı tam olarak ortaya konulmalıdır.

Yeri gelmişken TBMM Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş’a PKK sempatizanı milletvekili tarafından şahsıma yönelik sözlü taciz ve fiziki saldırı girişimine ilişkin İçtüzük hükümlerinin uygulanması talebiyle vermiş olduğum görüntülü belgeli başvurumun akıbeti hususunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Terörle mücadele açısından bu talebimin sonucu bir samimiyet testi niteliğinde olacaktır.

Devletimiz, halkın kendilerine vermiş olduğu hizmet yetkisini hangi çeşit ve düzeyde olursa olsun PKK terör örgütüne katkı sağlayacak şekilde kullandığını tespit ettiği Belediye Başkanları yerine devletin görevlilerini Kayyum olarak atamaya başlamış olması isabetli bir karardır, tavizsiz olarak sürdürülmelidir.

Bildiğiniz gibi Kayyum, acze düşmüş kurumların idari işlerini yürütmekle görevlendirilmiş kişiye verilen bir tanımlamadır. Terör örgütleriyle bir şekilde iltisaklı hale gelmiş yönetimlere esasen uygulanacak başkaca bir yöntem de yasal olarak yoktur.

Yeri gelmişken bir husus daha sizlerin dikkatine sunmak isterim değerli basın mensupları.

Özellikle sizlerin sorgulamaları ve yapmış olduğunuz programlardaki bazı konuklarınızın yanıldığı bir husus var ki o da şudur;

“Kayyum atanan Belediye Başkanlarının madem PKK terör örgütü ile böyle iltisakı vardı neden YSK bunların adaylıklarını engellemedi?” diye bir kurgu demagojiye alet oluyorsunuz.

Eğer bu kişilerin aday oldukları tarihte adli sicillerinde seçilmelerine engel teşkil edecek bir hüküm olsaydı zaten YSK buna izin vermezdi.

Ancak üzerlerine atılı bir suçtan hüküm giyinceye kadar herkes masumdur, bu bir evrensel hukuk kriteridir, dolayısıyla bu kişilerin seçimlerde de aday olması hukuken engellenemez.

Ancak bu durum ispatlanır ve hüküm giyerse ya da görevi sırasında böyle bir ilişki içerisinde olduğu devlet birimleri tarafından tespit edildiyse elbette yine yasalar çerçevesinde devlet tedbirini alacaktır, bundan da kimsenin rahatsız olmaması gerekir.

Bu arada kamuoyunda yoğun bir tartışma konusu haline gelen Ankara Büyükşehir Belediyesinin Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında yaptığı konser ve benzeri etkinliklerin mali boyutu, doğal olarak diğer bazı belediyelerin de yaptıkları etkinliklerin mercek altına alınmasına neden olmuştur.

Bu sözü edilen harcamaların içeriği konusunda da Cumhuriyet Savcılıklarınca bir inceleme süreci başlatıldığını basın aracılığıyla öğrenmiş bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlar,

Halk arasında hepimizin bildiği bir deyim vardır; “çiğ yemedim ki karnım ağrısın” Devlet özü itibariyle zaten yönetme ve denetleme misyonuyla var olmuştur.

Ortaya çıkan ya da gündeme getirilen olumsuzluklar konusunda yasalara uygunluk durumunu denetliyor, inceliyor diye feveran edilebilir mi? Tabii ki edilmemelidir.

Bir taraftan yandaş kanalların aracılığıyla millet açlıktan sürünüyor, çöpten ekmek topluyor, Pazar yerlerindeki artık sebzelerin sağlam kalan kısımlarını seçerek evine götürüyor diye yaygara yapacaksın, diğer taraftan da bir konser için 65 milyon lira, 80 milyon lira bu milletin kaynağını pervasızca harcayacaksın.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girdiğimiz bu günde, Cumhuriyetin başkentinde böyle kutlamaları pop sanatçılarıyla milyonlarca lira karşılığı yapacağınıza, bu memleketin, Ankara’nın Seymenleri, Ankara havalarını yüreğinde yaşatan yerel sanatçıları, egenin zeybeklerini neden çağırmazsınız?

Onlar sizden para da istemezler! Çünkü onlar bu Cumhuriyetin değerlerini hücrelerine kadar içselleştirmiş sanatçılardır. Ama tabii onların konaklama ya da yeme-içme masraflarına harcayacağınız paralardan sizlere bir şey kalmayacağını da çok iyi biliyorsunuz.

İncelemelerin başlatılmasından rahatsız olanlar, sonucunda kendilerine dokunulacak bir gerekçenin ortaya çıkma ihtimalinden korkanlardır.

“Efendim, bu incelemeler ya da soruşturmalar bu Belediye Başkanlarının süreçte Cumhurbaşkanı adayı olmalarını engellemek için yapılıyor” diye manasız yorumlar içine girenleri de hayretle izliyoruz, o zaman şu soruyu sormak gerekir; böyle bir durum en çok kimin işine yarayabilir?

Cevabı çok basit, tabii ki CHP Genel Başkanı Sayın Özel’e yarar. Bu vesileyle önündeki olası engellerin kalkması elini rahatlatacaktır.

Zira mevcut Cumhurbaşkanı eğer yeniden aday olabilme hakkını elde edebilirse karşısında elbette başka bir aday yer alacaktır, onun da kim olacağı kendisi için önemli değildir.

Değerli basın mensupları,

Ekonomide yaşanan güncel konular üzerine, enflasyon, hayat pahalılığı ve asgari ücret konularındaki görüşlerimizi ve önerilerimizi geçen hafta sizlerle paylaşmıştık.

Bu hafta ekonomide bir makro değerlendirme de yapmak gerekirse Kasım ayı ortalarına geldiğimiz bu günlerde 2024 yılında oluşan pozitif ve negatif yönleri de sizlerle paylaşmak isterim.

1980 askeri darbesinden bu yana enflasyon ülkemizin en büyük sorunudur.

“12 Eylül darbesi öncesinde de enflasyon yok muydu?” diye soracak olursanız buna cevabım “elbette vardı ama en büyük sorun olarak görülmüyordu” diyerek yanıt verebilirim.

Enflasyon bu tarihten sonra birkaç kez tek haneli rakamlara düşse de ağırlıklı olarak yüzde 30 ilâ 50 bandında seyretmiş, bu da mali yönden ve istikrar açısından halkımızı yormuştur.

2024 yılı enflasyon tahmini, Merkez Bankası tarafından yüzde 38 olarak öngörülmüş ise de bu tahmin son tahlilde yüzde 44 olarak revize edilmek zorunda kalınmıştır.

Bu oranı Demokratik Sol Parti olarak biz aylardır söylüyoruz.

Bunun tutturulma şansı, kamudaki zamların, örneğin elektrik, doğalgaz, akaryakıt gibi zamların 2025 yılına ertelenmesi ile mümkündür.

Peki, 2025 Ocak ayında bu zamların yapılması ve yıllık enflasyon kadar yapılacak yüzde 44’lük vergi artışlarını da hesaplarsak 2025 enflasyon beklentisinin yılın ilk ayından sekteye uğrayacağını göreceğiz.

Döviz kurları ağırlıklı, neredeyse yüzde 50 olması sebebiyle yırt dışından faizin cazibesiyle Carry Trade yoluyla gelen dövizler ve faizi uygun görüp yurt içi yatırımcıların da döviz bozdurmalarıyla dolar 30 / 34,5 bandında enflasyonun çok altında seyretmiştir.

Bu yıl sonu büyüme rakamları yüzde 3 – 3,5 seviyesinde gerçekleşecektir. Bu olumsuzluğa rağmen esasen büyüme oranı düşünce işsizlik oranı artar. Bizde bu oran artmamış görünüyor, bu da olumlu bir göstergedir.

Hazine nakit dengeseli gerçek gelir ve giderlerin nakit kayda alınmasıdır.

2023 yılının 10.ncu ay sonu itibariyle gelir gider arasındaki nakit fark (-) 523,8 milyar lira iken 2024 yılının aynı döneminde (-) 1.703,1 milyar liraya çıkmıştır. Yani nakit gelirle nakit gider arasında oluşan bu sonucun yüzde 330 artması da olumsuz bir göstergedir.

Bir diğer olumsuz nokta da aynı dönemde faiz dışı açık 9 kat artmıştır. Burada denge tamamen bozulmuştur. Yani gelirlerin hiç faiz olmasaydı bile giderleri karşılayamama noktasına gelmiş olduğunu gösteriyor.

Hükümetin 2023 yılının ortalarından buyana uyguladığı yüksek faiz politikasıyla dolarizasyon oranı ve CDS oranı düşmeye başlamıştır. Bu olumlu bir gelişme ama önümüzdeki süreçte faizlerin hızlı ve aceleci bir tavırla düşürülmesinin tercih edilmesi halinde döviz kurları tekrar yükseleceğinden bu da göstergeler üzerindeki olumsuz bir baskının varlığına işaret edecektir.

Merkez Bankası rezervleri Aralık 2023 sonu itibariyle eksi 37,5 milyar dolardan, Ekim 2024 ayı sonu itibariyle artı 45,5 milyar dolara çıkmıştır. Bu olumlu bir göstergedir.

Talep kısıcı çeşitli tedbirlerle fiyat artış hızları 2023 yılındaki seviyelerinden aşağı yönde bir sürece girmesiyle birlikte oluşan baz etkisiyle enflasyon gerilemeye başlamış, dezenflasyon etkisi güçlendikçe de cari açığın azalması sonucunu doğurmuştur.

Bu ilk bakışta olumlu olarak gözükse de ekonomik büyümenin gerilemeye başladığı bir dönemde oluşması, şimdiden uyarıyoruz ekonomide olumsuz gidişatın habercisidir.

Değerli basın mensupları,

Sizlerle paylaştığım tüm bu veriler ışığında en büyük sıkıntımız olumlu gelişen tüm bu faktörlerin, olumsuz etkenleri de beraberinde getirmesidir, dolayısıyla bu konuda ilk sınavı faizlerin düşme eğilimine girdiği dönemde hep birlikte yaşayacağız.

Başa dön tuşu