AKSAKAL: “Ülkenin ve Halkın Gelebileceği En Kötü Noktadayız.”
DSP genel Başkanı sayın Önder AKSAKAL, İl Başkanları toplantısı öncesinde ülke gündemini değerlendirdi. AKSAKAL “ülkenin ve halkın gelebileceği en kötü noktadayız” diyerek özetlediği konuları şöyle paylaştı:
Saygıdeğer Basın mensupları, Değerli arkadaşlarım,
Üst üste yaşanan seçim süreçleri sonunda ülkenin gerçek gündemine yoğunlaşıp, halkın sorunlarına demokratik sol politikalar çerçevesinde çözüm önerilerimizi sizler aracılığıyla paylaşmak istiyorum.
Bugün içinde bulunduğumuz ortamda, devlet yönetimini Ak Parti iktidarına devretmemizin üzerinden geçen 17 senenin sonunda “ülkenin ve halkın gelebileceği en kötü noktadayız” dersek abartmış olmayız.
Sistemsel olarak ciddi sıkıntıların içerisinde bulunduğumuz gerçeği bugün artık bu sistemi kurgulayanlar tarafından da dile getirilmektedir.
Esasen doğrusu da bu düşünceleri hasıraltı etmeden, her türlü kompleksten arınmış bir şekilde ivedilikle çözüme kavuşturmak ülkemizin ve halkımızın menfaatinedir.
16 Nisan’da gerçekleştirilen referandum sonucunda yürürlüğe giren yeni Anayasa, sadece devlet düzenini değiştirmekle kalmamış, yurttaşların devlete olan inanç duygularında da erozyona yol açmıştır.
“Adalet mülkün temelidir” anlayışını yaşamın her alanında hakim kılmak, binlerce yıllık geçmişe sahip kadim Türk milletinin, devletiyle birlikte sonsuza kadar yaşatılabilmesinin temel koşuludur.
Şu çok iyi bilinmelidir ki, küresel emperyalizm ancak ve ancak biz güçlü olursak etkisizleşebilir. Aksi takdirde onların yörüngesinde bir yaşam kaçınılmaz olacaktır.
Özgür ve bağımsız bir ülke olmanın temel şartı da, özgür bireyler ve özgür kurumların yaşam ortamındaki mecraları bulabilmelerine bağlıdır. Siyasette, ticarette, eğitimde, medyada ve daha birçok alanda bu husus büyük önem arz etmektedir.
Değerli basın mensupları,
Ekonomi de tehlike çanlarının sesi her zamankinden daha güçlü bir şekilde duyuluyor.
Üretimsizlik ve bunun sonucunda ortaya çıkan işsizlik yüzde onbeşlere dayanmış durumdadır.
Devlet maliyesini ve hazinesini yönetenler, Merkez Bankasının yedek akçelerine ve hatta Varlık Fonuna gözlerini dikmiş duruma geldiler.
Hangi siyasetin sahibi ya da temsilcisi olursanız olun, halkın cebine elini sokan hiçbir parti siyasi yaşamını sürdürememiştir.
Bugün Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin çevresinde yaratılmak istenen oldubittilere asla tahammül edemeyiz.
Kıbrıs konusu 45 yıl önce bir sorun olmaktan çıkarılmış, Barış Harekâtı sadece Türklere değil Rumlara da bir yaşam güvencesi, beraberinde Yunanistan’daki cuntayı yıkmakla da bu ülkeye demokrasinin gelmesine vesile olmuştur.
Yarım asra yaklaşan geçmişiyle artık KKTC’nin uluslararası camiada tanınma zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir.
Türkiye’ye dost olduğunu beyan eden, yeri geldiğinde iki devlet bir millet sözünü ortaya koyanlardan başlayarak KKTC’nin tanınması süreci etkili bir stratejiyle başlatılmalıdır.
Güney sınırımızda yeni bir sözde devlet kurgusunu konuşmak bile DSP için bir zuldür.
Buradan sayın Cumhurbaşkanı’nı ve ilgili bakanlıkları daha samimi, ciddi ve daha kararlı olmaya davet ediyorum.
Sayfalarında PKK elebaşının makalesini yayınlayan Washington Post’u eleştirmeden önce devletin resmi yayın organı TRT’de PKK terör örgütünün başka bir elebaşıyla yapılan röportajı görmezden gelmek en hafif deyimiyle bir aymazlıktır.
Saygıdeğer basın mensupları,
Her fırsatta söylediğim gibi bozulan siyasi mekanizma ve devlet düzeninin tek sorumlusu olarak iktidar partisini görmek, resmin sadece bir kısmını görmek demektir ki, bu da bizi daha vahim sonuçlara sürükler.
Bu kötü gidişata karşı etkili ve sonuç alıcı politikaları hayata geçirme sorumluluğu olan sözde ana muhalefet partisinin de misyonu göz ardı edilemez.
Yerel seçimlerde öncelikle etkili düzeyde dinci ve bölücü terör örgütlerinin destek çağrıları ile elde ettiği sonuçları kendi politikalarının başarısı gibi halka kanıksatmaya çalışan Y-CHP’nin, sözde ittifak yapılarıyla oluşturduğu konuşulan çıkar ve paylaşım hesaplarının ülkeyi de toplumu da çıkmaz bir sokağa götüreceğini dikkatlerinize sunmak isterim.
Demokratik Sol Parti olarak her zaman doğru bildiklerimizi korkmadan çekinmeden dile getirmeye devam edeceğimizi buradan açıkça belirtmek isterim.
DSP’yi siyaset sahnesinden uzaklaştırmaya çalışanlar çok iyi bilmelidirler ki, ECEVİT öğretileriyle yoğrulmuş demokratik solcular var oldukça bunu asla başaramayacaklardır.
Bugün itibariyle, 31 Mart sonrası ve 23 Haziran sürecinden sonra suni olarak yaratılan şaşaalı hava, kısa sürede yerini sükûnete ve hayatın gerçeklerine bırakma eğilime girmiştir.
Değerli basın mensupları,
Devlet, devlet gibi yönetilmeli, hakça bir düzen içerisinde tüm toplum kesimlerinin refahı ve huzuru esas alınmalı ve yeni yönetim sistemi bu çerçevede mutlaka revize edilmelidir.
Öncelikle, TBMM olması gereken yetki ve etki gücüne yeniden kavuşturulmalı, meclisin denetleme ve hesap sorma müessesesi çalıştırılmalıdır.
Akparti iktidarının ilk yıllarında ısrarla üzerinde durduğu ve yakındığı oligarşik bürokrasi yapısı bugün itibariyle daha da pervazsızlaşmış, kendi mensuplarının dahi şiddetle eleştirdiği bir boyuta ulaşmıştır. Dolayısıyla devlet kurumları liyakatlı personeller eliyle yeniden devletin kurumu haline evriltilmelidir.
Seçme ve seçilme haklarını kısıtlayan, halkın eşit koşullarda siyaset yapabilmesinin önündeki tüm engeller derhal kaldırılmalıdır.
Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasalarında yapılacak düzenlemelerle, seçim barajı sıfırlanmalı, seçime katılma yeterliliğini elde eden tüm partiler hazine yardımından yararlandırılmalıdır.
Seçimler sırasında yapılan yardımlar ise yine seçime katılan partilerin tümüne eşit şekilde dağıtılmalıdır. Zira seçimin eşit koşullarda yapılmasının en önemli güvencesi de budur.
Bugün partimizin İl Başkanlarıyla bir araya geliyoruz. Gerek yerel seçimler sürecini ve gerekse partimizin bu yıl içerisinde gerçekleştireceği 11. Olağan Kurultay çalışmalarının değerlendirileceği bir çalışmayı hayata geçireceğiz.
DSP örgütleri, kurulduğu günden bu yana Atatürk ilkeleri ile ECEVİT’in doğrultusunda demokratik sol politikaları yaşama geçirmek için üzerine oynanan her türlü oyuna ve yok etme planlarına rağmen dimdik ayakta mücadelesini sürdürmektedir.
Bizi hâlâ kendi partilerinin arka bahçesi ya da kendilerinin payandası olarak görme alışkanlığından kurtulamamış olanlara söyleyecek bir çift sözüm olacak.
“Başkası olmayın, kendiniz olun!”
Elin dirgeniyle harmana girmeyi alışkanlık haline getirenler bilmelidirler ki, DSP bundan sonra en etkili muhalefet anlayışıyla yıkıcı değil yapıcı eleştirileriyle halkın refah ve mutluluğuna yönelik her türlü çalışmanın destekleyicisi olmaya devam edecektir.
Gerek merkezi iktidarda ve gerekse yerel yönetimlerde kim yanlış yaparsa karşısında önce DSP’yi bulacaktır.
DSP’li belediyelerimizden başlamak üzere yerel yönetimlerde demokratik sol program pusulamız, Cumhuriyetkent umudun projeleri ise rehberimiz olacak ve halkımızı hak ettiği yaşam seviyesine ulaştırmak için var gücümüzle çalışacağız, halkımızı yeniden DSP belediyeciliği ile buluşturacağız.
Hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.