Partimizden Haberler

AKSAKAL: “Yerel Seçime Katılan Tek ‘SOL’ Parti DSP’dir.”

DSP Parti Meclisi 2019 yılı Taslak Bütçesini görüşüp onaylamak, 31 Mart Yerel Seçimlerine yönelik aday belirleme yöntemini kararlaştırmak ve Yerel Seçim Bildirgesi taslağını değerlendirmek üzere Genel Merkez’de toplandı.

Toplantı öncesinde gündeme ilişkin değerlendirmelerini paylaşmak üzere DSP Genel Başkanı sayın Önder AKSAKAL bir basın toplantısı düzenledi. AKSAKAL şunları söyledi:

 

Saygıdeğer Basın mensupları,

Sözlerime başlarken, önceki gün yaşanan tren kazasında yaşamını yitiren yurttaşlarımıza ve Afrin’de şehit düşen askerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve metanet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

İktidarı AKP’ye teslim ettiğimiz 2002 yılından buyana bıkmadan usanmadan ve yılmadan anlatmaya çalıştığımız süreç planlandığı şekilde aksamadan (!) devam etmektedir.

17 yıl önce ilan edilen değişim ve dönüşüm stratejisi, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte 95 yıllık Cumhuriyet değerlerinin ve parlamenter rejimin etki gücünün ortadan kaldırılarak,  Cumhurbaşkanı’nın tek başına vereceği kararlarla ülkeyi yönetme, son tahlilde ise parlamentoda iki siyasi partinin varlığını esas alan yapıyı hayata geçirme üzerine kurgulanmıştı.

Bugün de kaygıyla izlediğimiz manzara tamamen bu görünümdedir.

Dikkat ederseniz parlamentodaki siyasi partiler, 24 Haziran seçimleri döneminde yürürlüğe konulan sözde ittifak yöntemini bugün 31 Mart seçimlerine yönelik olarak da uygulama zorunluluğunu hissettiler.

Zira, seçim yasalarındaki yüzde 10’luk barajlar nedeniyle tehlikeye giren sahip oldukları iktidar gücünü elden bırakmak istemiyorlar.

Kısacası bu gerekçelerle siyaset kurumu ve toplum egemen siyaset mekanizmasının tahakkümü altında sokulmuştur.

Ortadoğu coğrafyasında bir yeni devlet kurma planı çerçevesinde sürecin aksamadan yürütüldüğünü belirtmiştim. Fırat’ın doğusunda, yani Suriye topraklarında PYD – YPG ve ABD güçleri bir oldubittinin peşindedirler.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Fırat’ın doğusu operasyonuna birkaç güne başlıyoruz” açıklamasıyla Türkiye devletinin bu oldubittiyi reddediyor görünmekle birlikte bizim, Türkiye’nin bölgede bir çatışma ortamının içine çekilerek bölgesel bir kargaşanın yaratılması planına figüran yapılmak istenildiğine dair kaygılarımızı da göz ardı etmeyeceğine inanmak isteriz.

Bu arada, başta AKP olmak üzere, yönetimdeki siyasi aktörlerin gelinen bu noktaya kadar olan katkılarını unutmadan, umuyor ve diliyorum ki böyle bir oyuna teslim olunmaz.

Değerli basın mensupları,

Hepinizin yakından takip ettiği üzere bir taraftan da toplumsal yaşam kendi mecrasında akışına devam etmektedir.

Halkın geçim sıkıntısı, ekonomideki olumsuz tablo, ülke ekonomisindeki durağanlık, hedeflenen büyüme rakamlarının küçülme olarak tezahür etmesi, başta emekçi kesimin yaşam kalitesini alabildiğine kötüleştirmekte, diğer taraftan da gerek tarım, gerek sanayi kesiminde, gerekse esnaf ve tüccar kesiminde derin yaralar açarak hayatı çekilmez hale getirmektedir.

Bunun en çarpıcı göstergesini de devlet-işveren-çalışan temsilcilerinin bir arada yürüttükleri Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarında görüyoruz.

Hükümet tarafınca işverenlerin talebi ve beklentileri doğrultusunda asgari ücretin 1.900.- liralar çerçevesinde tutulması eğilimi karşısında teslimiyetçi ve basiretsiz Sendika yöneticileri ve parlamentodaki muhalefet partilerinin evlere şenlik açıklamalarını da ibretle izliyoruz.

AKP ve destekçilerinin politikalarını zaten biliyor ve olası sonucunu bekliyoruz. Ancak sahip oldukları belediyelerdeki çalışanlar için 01 Ocak 2019 tarihinden itibaren asgari ücreti 2.200.- lira olarak uygulayacaklarını vaad edenlerin yaklaşımını samimiyetten uzak, tamamen kandırmaca ve oy devşirme hesabı olarak görmekteyiz.

Oysa gerçekler çok farklı.

Çarşı-pazar yangın yerine dönmüş, semt pazarlarında insanlar akşam saatlerini bekleyerek esnafın fiyatları indirmesini bekler hale gelmiş ve hatta pazar yerinde bırakılan artık sebze-meyve içerisinden kötünün iyisini ayıklayarak evine yiyecek götürme derdine düşmüştür.

Et alamadığı için dolayı ot’a mecbur kalan ve bugün geçim derdine düşürülmüş insanların pırasa, ıspanak, karnabahar, lahana gibi sebzeleri bile kilosunu en az 5 liradan alabildiği bir ortamı yaşıyoruz.

Ekonomik kriz “Ağa”ların semtine uğramamış olabilir ancak garibanın evine demir atmıştır.

Hal böyleyken sözde “solcu” geçinenlerin 2.200.- lira asgari ücretle geçim sağlanacağını söylemesi en hafif deyimiyle aymazlıktır, gaflettir.

Demokratik Sol Parti olarak 2015 seçimlerinde asgari ücretin 2.000.- lira olmasını önermiş ve taahhüt etmiştik. Bugün geldiğimiz noktada bu rakam 3.050.- liraya karşılık gelmektedir.

Aralık ayı itibariyle açlık sınırı neredeyse 2.000.- liraya dayanmışken iktidarın da muhalefetin de halka reva gördüğü açlığa mahkûm yaşamaktır. Bu kabul edilemez.

Değerli basın mensupları,

Bugünlerde parlamentoda bir tiyatro sahneleniyor.

Adı da “Bütçe Görüşmeleri Tiyatrosu”

Niçin tiyatro? Çünkü sahnede bütçeyi yapan AKP ile “Dibek dövenin hınk deyicisi” durumundaki payandası MHP var.

Tiyatro’nun ceylan derisi izleyici koltuklarında ise, sürdürdükleri bu uygulama ve yöntemlerle demokrasiyi sadece sayılara indirgemiş bir zihniyetin inayeti altına girmiş milletvekilleri var.

Yani seyirciler!

Bugün, 81 milyar lira açık öngören 2019 bütçe görüşmelerinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yüzde 35’lere, Cumhurbaşkanlığı’nın yüzde 334’lere varan bütçe artışının makul izahı parlamentoda konuşulmaz da nerede konuşulur?

“Kayıt dışı ekonomiyle mücadele eylem planı hazırlıyoruz” diyen sayın Cumhurbaşkanına “17 yıldır anca mı aklınıza geldi?” diye sormak bile neredeyse artık anlamsız hale geldi.

Zira Türkiye gibi bir ülkenin bütçesinde 18 milyar lira gibi bir Kaynağı Belirsiz Gelir kaleminin yer almasına bu tiyatrodaki artistler sessiz kalabiliyorlarsa ve bunu içlerine sindirebiliyorlarsa, bütçesini yüzde 35 artırdıkları Diyanet İşleri kurumunun bunlara kul hakkı ve manevi değerler üzerine yeterli eğitimi vermediği ortaya çıkar. Zaten bu kurumun asıl uğraşısının toplumun din işlerini düzenleme olmadığını, bütün mesaisini Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarına ayırdığını da biliyoruz.

Değerli basın mensupları, 

Parlamentoda okunan 2019 bütçesi devleti yöneten (!) AKP’li Cumhurbaşkanı’nın ve onun Hükümetinin Konkordato İlânı’dır.

Ekonominin içine düşürüldüğü batağın gözlerden uzak tutulması, toplumun dikkatinden kaçırılması adına her gün farklı gündemler yaratılıyor. Ama artık insanlar gerçeği görüyorlar.

Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Olası toplumsal tepkilerin, arzulanmayan boyutlara evrilmesine ortam yaratılmamalıdır.

Demokrasinin egemen olduğu ülkelerde toplum böyle uygulamalar karşısında en etkin mücadeleyi ortaya koyduğunda o ülkelerin siyasetçileri yapılan yanlıştan dönme ve özür dileme erdemini gösterebilirken, bizim ülkemizde maalesef hâlâ arındıramadığımız 12 Eylül artığı zihniyet temsilcilerinin halkı ölümle ve katliamla tehdit edebilecek kadar pervazsız olabildiklerine tanıklık ediyoruz.

İnsanca yaşamın tesis edilmediği, hak arama özgürlüğünün tehdit ve şantajlarla baskılandığı toplumlar önünde sonunda medeniyet kulvarından dışlanmaya mahkumdur.

Bu seçimlerde yaşanacak olan bir çarpıklık da “ittifak” adı altında yapılan toplumu ikiye ayırma girişimidir. Bilindiği gibi meclisteki partiler “Cumhur İttifakı” ve “Millet İttifakı” adı altında ikili bir sistem dayatmış durumdadırlar.

İktidar ve muhalefet partilerinin 31 Mart Yerel Seçimlerinde bazı seçim çevrelerinde kendi adaylarını çıkarmak yerine başka partilerin adaylarını destekleme politikası öncelikle kendi seçmenlerine haksızlık sonra da demokrasiye ihanettir.

Türkiye iki partili sisteme mahkûm edilemez! Bu girişim demokratik sistemi derinden yaralar. Türkiye’de on Büyükşehir’de yaşayan ve kendisini sol’da tanımlayan seçmenlere “ya sağa ya da sağa oy vereceksin” zorlaması yapılmaktadır.

Ama herkes bilsin ki bugün Türkiye’nin seçimlere katılan tek sol partisi Demokratik Sol Parti bu seçim sürecinde ayakları yere basan gerçekçi strateji ve politikalarıyla toplumun çıkış yolu arayışında güvenli bir liman olma misyonuyla yeni bir yol bulacak ya da yeni bir yol açacaktır.

Parlamentodaki partilerin sözde ittifakları da, 31 Mart akşamı sandıklara gömülmelerinin vesilesi olacaktır.

Başa dön tuşu