DSP 11. OLAĞAN KURULTAYI TOPLANIYOR.
Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Sayın Önder AKSAKAL, partisinin 11. Olağan Kurultayı’nın 15 Aralık Pazar günü yapılacağını açıkladı.
İstanbul’da bir otelde gazetecilerle buluşan ve bir basın açıklaması yapan AKSAKAL, iktidara başta ekonomi olmak üzere önemli eleştiriler yöneltti.
Demokratik solcuların, 17 sene önce verdiği iktidarı geri almaya hazır olduğunu belirten AKSAKAL, “Türkiye Cumhuriyeti’ni onurlu ve saygın konumuna yeniden taşıyacağız” ifadelerini kullandı.
Önder AKSAKAL’ın kurultay ilanı ve gündeme ilişkin eleştiri ve değerlendirmelerini içeren açıklaması şu şekilde:
“Saygıdeğer basın mensupları, değerli arkadaşlarım..
Bugün burada sizlerle bir arada bulunmaktan dolayı duyduğum memnuniyeti özellikle belirtmek isterim.
Sizler de çok yakından izliyor ve iyi biliyorsunuz ki, ülkemizin siyasi gündemi ve stratejisi, gerçeklerden oldukça uzak bir şekilde asli unsurlarının kontrolü dışındabaşka merkezlerce kurgulanmakta ve topluma “bir şekilde”dayatılarak biçimlendirilmektedir.
Bunun sonucunda oluşan yönetim yapılanması ve anayasal zemin koşullarında Türkiye’nin Cumhuriyet hedeflerine ulaşabilmesi için bizler oldukça zorlu süreçler dahilinde siyaset üretmeye çabalıyoruz.
Değerli basın mensupları,
Türkiye uzunca bir zamandır önemli bir projenin öznesihaline getirilmiş ve bölgemizde tasarlanan “yeni haritaların”hamisi yapılmaya çalışılmaktadır.
Demokratik Sol Parti olarak bu girişimin başladığı günden beri ulusal duruşumuzutavizsiz sürdürüyoruz, sürdürmeye de devam edeceğiz.
Biliyoruz ki, bu duruşumuzun karşılığı olarak da projenin sahipleri ile uygulayıcı mekanizmalarının partimize yönelik her türlü siyasi engelleme ve DSP’yi toplumdan uzak tutma çabaları devam edecektir.
Artık aynı konuları sürekli konuşmaktan, her gün televizyon ekranlarında aynı kişilerin“engin görüşlerini (!)”paylaşarak milleti bir noktaya getirme gayretlerini izlemekten usandık.
Ülkemiz kan kaybediyor!
Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmad
Emperyalist sistemin yüz yıl önce giriştiği paylaşım planı yeniden hayata geçirilmeye çalışılıyor. Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın. Sözde özgürlük, demokrasi, adalet kavramlarını kalkan yaparakgerçek anlamda millî iradeyi ipotekleri altına almaya kalkanların, yüz yıl önce de aynı yöntemlerle Kurtuluş Savaşı şartlarını yarattıklarını tarih kitapları açık açık yazıyor.
Bugün milletimizin ve siyaset aktörlerinin öncelikli görevi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüksek çıkarlarını ortak paydahaline getirip milletçe topyekün birlikteliği sağlamaya yönelik çalışmalarını yoğunlaştırmaktır.
Türkiye’de siyasal rejimin değiştiği konusunu kabullenmekte zorlanan ya da kabul etmek istemeyen bir kesim var. Bu bir siyasi arızadır, bunun acilen tedavi edilmesi gerekir. Gerçeklerden kaçarak, görmezden gelerek, deve kuşu misali başını kuma gömerek, hamasi söylemlerle toplumu oyalamaya kimsenin hakkı yoktur.
Günlük politik gündemin dedikodusu düzeyindesiyaset yapanlar, bu çerçevede “yandaşı olduğu siyasi kesimin”kalmşörlüğünü yapanlar şunu bilmelidirler ki hepimiz aynı gemideyiz.
İktidar’da ve parlamentoda bulunan partilerin tamamında gizli / açık kendi içlerinde bir kavganın varlığı artık yadsınamaz bir gerçektir.
Dün beraber aynı yolda yürüyüp, aynı yağmurda ıslananlarönce ikiye bölündüler, bugün de dörde bölünmek üzereler.
Cumhuriyetin kurucu iradesi olduklarını iddia edip, bugün “Cumhuriyetin yıkıcı iradesi” misyonunu üstlenenlerin üçe bölünmelerine ramak kaldı.
Milliyetçiliği kimseye bırakmayan, ama her dönem avantadan iktidarların kenarında köşesinde bulunmayı alışkanlık haline getirmiş olanlar zaten ikiye bölünmüş vaziyetteler.
Varlık gerekçelerini sadece ve sadece ayrılıkçı bir siyasetin zeminiüzerine bina edenler de ayrılıkçı terör örgütüyle yanyana görünüp görünmeme üzerine kavgalarını sürdürmektedirler.
Kısacası, ülkenin geleceğine yönelik siyaset üretme, toplumsal kalkınmayı esas alacak ekonomi politikaları yaratma konusunda yeteneksizlikleri tescillenmişpartilerle artık bir adım ileri gidebilme olanağı kalmamıştır.
Ekonomisi, dış politikası, sosyal adalet sistemi, eğitim ve sağlık politikaları iflas etmiş bir iktidar karşısında ülkeyi bu bataktan batıranların çıkarması beklentisiyle seçimi gereksiz gören bir ana muhalefet yapısıyla çağdaş medeniyetler ülküsünün gerçekleşeceğini beklemek düpedüz aymazlık olarak değerlendirilmelidir.
Değerli basın mensupları,
Evet.. ekonomimiz hiç de iyi bir noktada değil. Hangi verileri kullanırlarsa kullansınlar, hangi “kamuoyu araştırma” kuruluşlarının sözcülerini boy boy ekranlara taşırlarsa taşısınlar, biz biliyoruz ki;
1- Ülke’de dört kişilik bir aile için aylık açlık sınırı 2.068.-TL, yoksulluk sınırı 6.733.-TL. buna karşılık bir çalışan için reva görülen asgari ücret 2.020.-TL.
2- Toplumda 15 yaş üzerinde ve çalışabilir nüfusun %13’ü işsiz. Bu rakam 15-24 yaş aralığında, yani genç nüfusunda % 24,8’i kısacası dörtte biri işsiz.
3- Demokratik Sol Parti olarak Akparti’ye devleti teslim ettiğimizde evet, paramızda 6 sıfır vardı ama 80 yıllık Cumhuriyet kazanımlarımızın tamamı envanterimizde kayıtlı ve çalışır vaziyetteydi. Ülke ekonomisine katkıları vardı. Bugün paramızda 6 sıfır yok, ama bu kazanımların da neredeyse hiçbiri kalmadı.
4- O gün paramızda 6 sıfır vardı ama bir asgari ücretle 9 çeyrek altın alabiliyorduk. Bugün paramızda 6 sıfır yok, ama bir asgari ücretle 4 çeyrek altın alabiliyoruz.
5- Paramızda 6 sıfır vardı ama, enflasyonu % 90’lardan % 27,8’lere indirilmiş bir ekonomi, sistemi sağlam temellere kavuşturulmuş kendi Bankalarımızvardı. Bugün paramızda 6 sıfır yok, ama bu Bankaların da neredeyse hiçbiri artık bizim değil.
6- Paramızda 6 sıfır vardı ama, iç ve dış borcumuzun toplamı 150 milyar Dolar civarındaydı. Bugün paramızda 6 sıfır yok, ama devletin iç ve dış borcu neredeyse 1 trilyon Dolar’a yaklaştı.
7- Paramızda 6 sıfır vardı ama, içeride ve dışarıda huzulu, tek bir kurşun atılmayan, tek bir şehit haberi gelmeyen, terörü bitirmiş bir devletimiz, yaşamı huzur içinde, başını yastığa koyduğunda evladının şehit haberi gelir mi diye kaygılanmayan yurttaşlarımız vardı. Bugün paramızda 6 sıfır yok, ama boğazına kadar terör bataklığına ve çaresizliğine gömülmüş, evlatlarını terör örgütünün teorik destekçisi partilerin kapısında arayan anaların olduğu Türkiye var.
Daha bir çok örneği burada sıralayabiliriz. Ama buna da artık lüksümüz yok.
Bütün bu olumsuzlukların yanında olası siyasi ve ekonomik çıkmazlarıbertaraf edebilme adına sayın Cumhurbaşkanı’nın, seçimlere katılma yeterliliği taşıyan tüm partilerin Genel Başkanlarını bir masa etrafında ivedilikle toplantıya çağırma mecburiyeti kendini hissettirmektedir.
Zira ülkeyi içine düşürdükleri bu açmazdan tek başına çıkarabilme imkânı kalmamıştır.
En yakınındaki destekçileri dahi bir fırsat kollarvaziyete gelmiştir. Dün koşulsuz ve hesapsız bir şekilde sayın Cumhurbaşkanının önüne kalkan olanlarbugün bulabildiği ilk kovuğa sığınma, saklanma ve hatta yer yer arkadan vurabilme haline girmişlerdir. Bu çok acıdır!
DSP olarak 2002 yılında biz bu ihanetleri yaşadık.
10 gün sonra TBMM yeni yasama yılına başlayacak. Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin varlığı gerekçe gösterilerek Meclis iradesinin ortadan kalktığı topluma dikte edilmeye çalışılıyor ise de, esasen “dirayetli” bir Meclis, Cumhurbaşkanı Hükümetini de etki alanında tutarak doğru icraatlar yapabilmesini sağlama yetkisine ve gücüne sahiptir.
Açıkladığım tüm gerekçeler kapsamında TBMM, başta anamuhalefet partisi olmak üzere Akparti’nin 18 yıllık siyasi ve idarigeçmişinin yanlışlarını ve ülkeye açtığı zararları dikkate alabilecek parlamenterler eliyle gerçek anlamda demokratik ve eşit koşullardabir seçim sistemini ortaya koyacak yasal düzenlemeyi hayata geçirmelidir.
Seçim barajlarını sıfırlamalı, seçimlerde yapılan hazine yardımını seçimlere katılan partilere eşit şekilde, seçim sonrasında yapılan yıllık hazine yardımını da partilerin seçimlerde aldıkları oy oranına göretahsis etmelidir.
Artık toplum kendini daha özgür, daha güvende ve daha mutlu olabileceği gibi duygulara teslim edebilmelidir. Bunu gerçekleştirme sorumluluğu elbette ki başta sayın Cumhurbaşkanı ve hükümetinin, beraberinde ise Mecliste görev üstlenen siyasi partilerindir.
Demokratik Sol Parti, 18 yıl önce sorunları neredeyse tamamen ortadan kaldırılmış olarak Akparti’ye teslim ettiği devleti, yeniden sorunları ortadan kaldırılmış ve kaybedilen kazanımları yeniden kazanılmış bir devlet haline getirmeye hazırdır.
15 Aralık 2019 tarihinde toplanacak olan DSP 11. Olağan Kurultayı, Türkiye’nin önüne yeni hedefler koyacak, Sevgi felsefesini birinci ilke olarak ele alıp, Atatürk’ün öngördüğü Anadolu Uygarlık Projesiniesas alan, “Halkçılık”temeli üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyetini Cumhuriyetkentprogramıyla yeniden dünya devletleri arasındaki onurlu ve saygın konumuna taşıyacaktır.”