Genel Başkanımızdan HaberlerVideolar

Demokratik Sol Parti Genel Başkanımız Sayın Önder AKSAKAL TBMM’de Basın Toplantısı Gerçekleştirdi

Demokratik Sol Parti Genel Başkanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Önder Aksakal, Türkiye Büyük Millet Meclisi Basın Toplantı Salonu’nda gündemle ilgili basın toplantısı gerçekleştirdi.

Demokratik Sol Parti Genel Başkanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Önder Aksakal, Türkiye Büyük Millet Meclisi Basın Toplantı Salonu’nda gündemle ilgili basın toplantısı gerçekleştirdi.

Açıklamasında, 

Değerli basın mensupları,

Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken dün Meclis kürsüsünde konuşmasını tamamladıktan sonra fenalaşarak hastaneye kaldırılan ve doktorlarımızın kontrolü altında yaşam mücadelesi veren Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Sayın Hasan Bitmez’e acil şifalar diliyorum, başta ailesi ve yakınları olmak üzere Meclis Başkanımız nezdinde tüm Milletvekili arkadaşlarımıza ve Saadet Partisi camiasına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Bunun yanında yine dün akşam Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinden gelen acı haberle bir kez daha yüreğimiz yandı, Piyade Teğmen Eril Alperen Emir kardeşimizin şehadeti hain terör örgütü PKK’ya ve onların ipini elinde tutanlara olan nefretimizi bir kat daha artırmış, vatanımıza ve topraklarımıza göz dikmiş emperyalizmin aktörlerine karşı mücadele azmimizi bilemiştir.

Şehidimize Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabır metanet, Silah arkadaşlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Hayat kısa ve sorunlar devasa. Yaşanan sıkıntıların yarattığı stres ve belirsizlik insanların ruhsal dengelerini de alabildiğine ters yüz edebiliyor. Tahammül eşiğini neredeyse ortadan kaldıracak boyutlara taşıyabiliyor.

Öyle boyutları bir arada yaşıyoruz ki, işte bir tarafta Meclis kürsüsünde kendini gösteriyor, diğer taraftan spor sahalarında. Bir sınırı, çerçevesi, dozu kalmamışçasına topyekûn bu olumsuzluklarla yüz yüze geliyoruz.

MKE Ankaragücü – ÇAYKUR Rize Spor futbol müsabakası sonrasında yaşanan olayınsa duygu patlaması sınırını aştığını, artık “rezillik” boyutuna ulaştığını söylemek abartılı bir tanımlama olarak görülmemelidir.

Spor dostluktur, spor kardeşliktir, spor hoşgörüdür.

Bir kulüp Başkanının sahaya girip, maçın hakemini yumruklayacak kadar azgın ruh haline nasıl eriştiği konusunda öyle zannediyorum tıp fakültelerinde okutulan psikiyatri literatürü yetersiz kalacaktır.

Bu menfur saldırının hedefi olan FIFA kokartlı hakemimiz Halil Umut Meler’e geçmiş olsun diyorum. Atılan yumruk sadece ona değil aynı zamanda Türk sporuna ve toplumun “insanlık değerlerine” atılmıştır.

Mütecaviz saldırgan kulüp başkanı hakkında Türk adaletinin zaman geçirmeden gereğini yapacağına inanıyorum.

Değerli basın mensupları,

2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu üzerinde görüşmelere 11 Aralık Pazartesi günü itibariyle başlandı.

Bütçe Kanunu üzerinde yapılan genel görüşmelerde, bütçeyi sunan Cumhurbaşkanı Yardımcısına 60 dakika, Mecliste bulunan siyasi parti gruplarına altmışar dakika, şahsı adına lehte ya da aleyhte konuşma yapacak iki Milletvekiline de 10’ar dakika söz hakkı veriliyor.

Bu sürelere, konuşmalardaki uzatmaları, sözde “sataşma” adı altında verilen ilave söz haklarını ve sürelerini de eklerseniz yaşanan manzarayı tasavvur etmek hiç de zor olmayacaktır.

Ancak bunun yanında Mecliste temsil edilmesine rağmen grubu bulunmayan partilerin yasal düzenlemelere ilişkin görüşlerini açıklayabilmesi ise neredeyse imkânsız bir durum içermektedir.

Bunun başlı başına bir İçtüzük meselesi olduğunu kabul etmekle birlikte, mevcut İçtüzüğün kolaylaştırıcı hükümlerini görmezden gelme yaklaşımıyla demokratik ortamın iğdiş edildiğini söylemek durumundayım.

Ülkenin bir yıl boyunca gelir ve giderlerini, ekonomi politikalarını yasal zemine oturtmak için çalışması gereken Mecliste sadece grubu bulunan partilerin görüşlerini açıklamalarına tahammül edilecek, grubu bulunmayanlar ise “diğerleri” sınıfında görülüp üç-beş dakika bile olsa görüş beyan edemeyecekler, söz hakkı elde edemeyecekler.

Ondan sonra da buna demokrasi diyeceğiz, Milletvekilleri ne iş yapar diye soracağız.

Bu çok büyük bir hakkaniyetsizliktir, buradan Sayın Meclis Başkanına bu sorunun çözümü konusunda çaba sarf etmesi için çağı yapıyorum.

Mecliste gerek oturma düzeninde gerekse konuşma haklarında esas alınacak kriter Milletvekili sayısı değil, parlamentoda temsil hakkı elde etmiş Partilerin kurumsal kimlikleri olmalıdır.

Kaldı ki buna engel olan bir özel hüküm de yok. Eksik olan tek konu oturumu yöneten Başkanın ya da Başkanvekilinin kişisel tavrındaki anlayış düzeyidir. Zira İçtüzüğümüzün 60.ncı maddesi bu konuda oturum Başkanına gerekli ve yeterli yetkiyi tanımaktadır.

İyi ki burası var, görüş ve düşüncelerimizi çoğunlukla tam olarak Meclis tutanaklarına geçiremiyorsak da sizler aracılığıyla halkımızla paylaşabiliyoruz. Bu vesileyle siz basın emekçilerine ve bağlı bulunduğunuz basın kuruluşlarımıza teşekkürlerimi arz ediyorum.

Yeni İçtüzük çalışmalarında bu adaletsizliklerin giderilmesi için her türlü çabayı göstereceğimizi de ayrıca belirtmek isterim.

Değerli basın mensupları,

Son günlerde yaşanan ve hepimizi en derinden etkileyen olaylar zincirinde yer alan başı boş sokak hayvanlarının sebep olduğu olaylar konusu da toplum gündeminde önemli yer tutmaktadır.

Esasen medeni bir dünya yaşamında hayvanların sokaklarda barınmaması, doğumlarından ölümüne kadar sahipli bir düzende yer almaları gözetilmelidir.

Toplumsal yaşamın tertibi ve canlıların sağlıklı bir ömür geçirmeleri için bireysel hayvan sahiplenme projelerinin acilen hayat geçirilmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda sokak hayvanlarının mutlak surette yerel yönetimler eliyle sahiplenilmesi ve doğal yaşam ortamlarında korunması, bununla birlikte aynı zamanda hayvanseverlerce sahiplenilebilmesi ve bakımlarının üstlenilmesi durumunda hayvanın Veteriner hizmetleri, aşı ve belli miktarda mama masraflarının da sahiplenen kişinin sosyal sigortası üzerinden karşılanması sağlanmalı, bu konuda bir yasal düzenleme hayata geçirilmelidir.

Kamu hayvan hastanelerinin ülkemizin her bölgesinde açılması ve kayıt altına alınmamış canlıların sokaklardan itinayla toplanarak doğal yaşam alanlarına kavuşturulması hususu dikkate alınmalıdır.

Geçtiğimiz günlerde Ankara Keçiören’de yaşadığımız acı olayı hepimiz içimiz burkularak takip ettik. Bu gibi olayların artık yaşanmaması gerektiği konusunda bir görüş ayrılığı olacağını düşünmek istemediğimizi de belirtmeliyim.

Değerli basın mensupları,

Bildiğiniz üzere Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası yeni yapısı ve anlayışıyla politika faizinde kademeli artışlara başlamıştı.

Yüzde 8,5 olan faiz oranı yüzde 40’lara kadar yükseltildi. Buradaki politika, tüketimi kısarak faizleri yükselterek enflasyonun kontrol altına alınması amacına yönelik bir stratejinin tezahürüdür.

Bu süreçte yaptığımız basın toplantılarında söylediklerimizi incelerseniz “enflasyon baz etkisiyle kısa süreliğine de olsa düşebilir, kalıcı olmaz ama hayat pahalılığı çok artacak” demiştik.

Yine yanlış yollardan sonuca gidilmeye çalışıldığını görüyoruz. Tüketimi kısmak enflasyonu düşürmez, çünkü enflasyonun asıl sebebi üretilen malın maliyetinin yüksek olmasıdır.

Ev kiralarının yüksekliğinden yakınırken ev sahiplerini hedef tahtasına oturtup, esasen bina maliyetlerinin yükselmesinin buna sebep olduğu gerçeğini göz ardı ediyoruz. Bu sadece bir örnek.. daha da çoğaltabiliriz.

Enflasyonun düşürülmesi, öncelikle üretim maliyetlerini düşürmenin yanı sıra verimliliği de artırmakla olur. Ağırlıklı gelirleri doğrudan ya da dolaylı vergilerden oluşan ülkemizde, tarım ve hayvancılık alanında üretim yapan kesimlere sübvansiyonlar sağlanmasıyla bu sıkıntıların üstesinden gelinebilir.

Bildiğiniz gibi 2024 yılında uygulanacak Asgari Ücretin tespiti için komisyon toplantıları başladı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı koordinasyonunda yürütülen çalışmalarda işçi ve işveren kesiminden temsilciler de yer alıyor, toplamda dört toplantı sonrasında bir karara varacaklar ve neticesi itibariyle Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir rakam ortaya konulacak. Buraya kadar güzel..

Güzel de.. masada yer alan kesimlerin hiç birisinde asgari ücretle çalışan işçi yok ki!

Demek ki masanın oluşumunda bir eksiklik var. Bu masada gerçekten asgari ücretle çalışan kesimleri temsil eden birilerinin de olması gerekiyor.

Asgari ücretle çalışanların kurumsal bir temsilcisi yasal olarak düzenlenmemiş ise de bu masada muhalefet cenahından, başta ana muhalefet partisi olmak üzere Mecliste yer alan en az iki parti temsilcisinin de bulunması en doğru yaklaşım olacaktır.

Bu eksikliğin ivedilikle giderilmesi gerekir.

Bakınız; 5 aylık enflasyon yüzde 33,6 olarak karşımıza çıktı. Aralık ayı ile birlikte bu oran yüzde 37,5 – 38,0 dolaylarında gerçekleşecek gibi görünüyor.

Merkez Bankasının 2024 enflasyon tahmini de yüzde 36 olarak açıklandı.

Yani, yıl ortalaması yüzde yaklaşık yüzde 18,5 olacak.

Asgari ücret yılda bir kere belirlenecekse bu oranın 2024 enflasyon ihtimali de göz önüne alınarak, asgari ücret tutarının 20.000 lira seviyelerinde tespit edilmesi hakkaniyet kriterlerine uygun olacaktır.

Böyle bir kararın karşıt yansımalarını da değerlendirecek olursak, küçük ve orta ölçekli işletmeler açısından zor şartların gelişebileceğini görerek, işveren kesiminin yükünü hafifletmek için bir takım teşvik ve muafiyetler ihdas edilmelidir.

Aksi halde ortaya çıkacak böyle bir manzara işsizliğin ve dolayısıyla hayat pahalılığının artmasına sebep olur. Türk işçilerinin yerini ağırlıklı olarak sığınmacı işçilerin alması ihtimalini ve bunun beraberinde getireceği başkaca riskleri de görmeliyiz. Peki çözüm nedir diye kendimize sorarsak, her zaman değindiğimiz gibi çözüm, tarımsal üretimin artırılması ve Büyükşehir yasasının değiştirilerek köylerin yeniden köylülere geri verilmesiyle sağlanacaktır. Bunun başkaca bir yolu da yoktur!

Konu sadece asgari ücretle sınırlı değil, aynı zamanda emeklilerimizin de sabırla beklediği bir maaş düzenlemesi hususu var.

Emekli maaşlarında kök maaş baz alınarak Temmuz ayında yapılan hakkaniyetsiz zamdan sonra yaşanan memnuniyetsizliklerin bertaraf edilmesi için toplumda büyük bir beklenti oluştu.

Açlık sınırı olarak 15 bin liranın, yoksulluk sınırı olarak da 45 bin liranın telaffuz edildiği bir ortamda emeklinin ayda 7.500 lira ile yaşayabileceğini düşünmek işin doğrusu olsa olsa en hafif deyimiyle insafsızlık olur.

Bu konuda da belirlenecek rakam özünde bir lütuf değil, insanca yaşam koşullarını sağlama amacına yönelik olacaktır. Dolayısıyla 2024 yılında emeklilerin en azından asgari ücret düzeyinde bir maaşa kavuşturulması önem arz ediyor.

Değerli arkadaşlar,

Bölgemizin en önemli sorunlarının başat konusu haline gelen İsrail’in Filistin halkına karşı sürdürdüğü katliamlar ve giriştiği soykırım süreci dünya milletlerinin “insan olan” kesimlerinin tepkisini en üst düzeylere çıkarmıştır.

Bir savaştan öte, çatışma halinde bile olsa genel kuralların yok edildiği toplumsal imha girişimi asla kabul edilemez.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin gündemine getirilen ateşkes kararına ABD vetosunun damga vurması katliamların tek sorumlusunun İsrail olmadığını Amerika’nın da aynı düzeyde insanlık suçuna iştirak ettiğinin ispatıdır.

Büyük bir milli direnişin sergilendiği Filistin’de her zaman inandığımız değerler kapsamında olmak üzere mazlum halkların galip geleceğine inancımız tamdır.

Bu katliamları, soykırımları yapanlar ilâhi adaletin pençesinden kurtulamayacakları gibi bu dünyada er geç beşerî adalete de hesap vereceklerdir. Tarih nice Hitler’ler, nice Mussolini’ler, nice Mladiç’ler görmüştür. İnsanlık tarihi Gazze kasabı Netanyahu ve onun azmettiricisi Biden’ı da unutmayacaktır.

Geldiğimiz noktada Birleşmiş Milletler adı altında faaliyet gösteren ancak küresel emperyalizmin etkin bir aktörü halinde olan yapının sözde çıkışlarının hiçbir anlam ifade etmediğini artık görmek durumundayız.

Sayın Cumhurbaşkanının her fırsatta söylediği, bizim de desteklediğimiz gibi “dünya beşten büyüktür!” yaklaşımının bir sonuç yaratması doğrultusunda çalışmaların kararlılıkla sürdürülmesini önemsiyoruz.

Amerika’nın var olduğundan bu yana sürdürdüğü politikalar siyaseten ahlâki karakterden uzaktır, sömürgecilik üzerinedir, insanlık değerlerine aykırıdır.

Bu rezalet, önünde sonunda yine Türk milletinin iradesi tahtında son bulacaktır.

Bu görüş ve düşüncelerle sözlerime son verirken, yoğun bakımda tedavisi süren Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Sayın Hasan Bitmez arkadaşımıza bir kez daha acil şifalar diliyorum, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Başa dön tuşu