Genel Başkanımız Sayın Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Irak’ın kuzeyindeki 12 askerin şehit olduğu operasyonla ilgili olarak kamuoyuyla bilgi paylaşılması gerektiğini vurguladı, olası ihmallerin ise açıklığa kavuşturulmasını istedi. Süleymaniye’de düzenlenen PKK’lılara yönelik silah bırakma törenine tepki gösteren Aksakal, “Terörle müzakere” gibi bir tanımın anayasal düzende yeri olmadığını ifade etti. Seferihisar’daki yangın bölgesinde incelemelerde bulunduğunu belirten Aksakal, orman yangınlarının enerji nakil hatlarından çıktığını hatırlatarak özel dağıtım şirketlerinin yeterli denetim sağlanmamasını eleştirdi.
Genel Başkanımız Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında; "06 Temmuz 2025 tarihinde Irak'ın kuzeyinde, daha önce PKK'nın sözde Hastane olarak kullandığı bir mağaraya yapılan operasyonda “metan gazı zehirlenmesine maruz kalarak” şehit oldukları açıklanan 12 kahraman vatan evlatlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve sevenlerine sabır metanet, Silahlı Kuvvetlerimize ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Mekânları cennet olsun, vatanımız sağ olsun.
Tabii aklımıza gelen ilk soru şu oluyor, burası daha önce teröristlerce kullanılan bir mağara idiyse o teröristler neden burada metan gazıyla karşılaşmadılar?
Yoksa mağaraya bir kimyasal silah tuzağı mı kurulmuştu?
Ya da askerlerimiz mağaraya girince dışarıdan bir kimyasal silah mı içeriye doğru atıldı? Bütün bu sorulara zaman geçirmeden açıklık getirilmelidir.
Ya da, yaşanan olayın gerçek yüzü, “Terörsüz Türkiye” mottosuyla yürütülen plana zarar verecek bir özellik mi arz ediyordu da böyle bir gerekçe ortaya sürüldü?
Bunlar her bir yurttaşımızın kafasındaki cevapsız sorulardır. Dolayısıyla söz konusu operasyonda herhangi bir ihmal ve tedbirsizlik var mıdır yok mudur, bu konuların doyurucu, tatmin edici bir cevabı devletimizin yetkili kurumları tarafından soruşturulmalı ve sonucu mutlaka kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Olayların iç yüzü “devlet sırrı” gerekçesiyle perdelenmemelidir. Aksi halde vatandaşın devlete olan güveni zafiyete uğrayacaktır.
Milletimizin göz bebeği şanlı ordumuz hakkında ve esasen Devletimizin hukuk düzeni hakkında herhangi bir müphem nokta kalmamalıdır.
Değerli basın mensupları,
Bu hafta 78 canımızı kaybettiğimiz Kartalkaya’daki Otel yangını davasının duruşması başladı. Duruşmada Mahkeme Başkanının titiz tutumunu takdir ediyoruz.
Bağımsız Yargımızın sanıklar hakkında ortaya konulan iddiaları tam bir tarafsızlık ilkesi içerisinde ve hukuki hiçbir tereddüdün oluşmayacağı şekilde irdeleyeceğine ve buna göre hüküm kuracağına dair kuşkumuz yoktur.
Ancak, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının da resmi görevleri olan sorumlular hakkında yargılama iznini vermesini talep ediyoruz ve bekliyoruz.
Aksi halde bu konuda kamuoyunun vicdanı tatmin olmayacaktır.
Değerli arkadaşlar,
Ayrıca geride bıraktığımız haftada Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerindeki ormanlarımızın büyük bir kısmı cayır cayır yandı.
Ben de Ege’de İzmir / Seferihisar yangın bölgesinde inceleme ve araştırmalarda bulundum. Gerek yanan orman alanlarında gerekse yangında evlerini, eşyalarını kaybeden, tığ teber ortada kalan yurttaşlarımızla, geçim kaynağı olan hayvanları telef olan köylülerimizle konuştum, acılarını paylaştım. Gerçekten durum çok vahimdir.
Yaşanan yangında Seferihisar ilçe sınırlarındaki alanın yüzde yirmisi, yani orman vasfında olan, makilik vasfında olan, tarım arazisi olan, meyvelikler, zeytinlikler aklınıza ne gelirse tam anlamıyla yanmış, sadece bunlar değil insanların sürekli yaşadıkları ya da yazlık olarak kullandıkları 164 ev de kül olmuştur.
Tabii ki ormanlarımızın ateşe teslim olması yüreğimize bir kor gibi düşmüştür ancak ormanlarımızdaki yaban hayatı da bundan en çok etkilenen kesimdir.
Kuluçkadaki kuşun daha yumurtadaki yavrularını koruma içgüdüsüyle onların üzerinde kanatları açık yanarak ölmesi ibret alacağımız en önemli örnektir.
İzmir Valimiz basına yaptığı açıklamada, orman yangınlarının enerji nakil hatlarındaki bakımsızlıklardan meydana gelen kısa devre elektrik şelâlelerinden kaynaklandığını ifade etti.
Esasen bu sonucu, Demokratik Sol Parti olarak, Türkiye'nin elektrik enerjisi dağıtımının özelleştirilmesinin beklenen bir sonucu olarak değerlendiriyoruz.
Özel dağıtım şirketleri sadece elde edecekleri kârı düşündüklerinden, enerji dağıtım hatlarına yeni yatırım ve bakım hizmeti yapmıyorlar. Belli ki bu konuda yeterli denetim de sağlanmamıştır.
Halk arasındaki deyiminde olduğu gibi " Bir musibet, bin nasihatten iyidir" sözünden ders çıkararak, enerji politikamız yeniden gözden geçirilir, gerekli denetimler yapılır ya da enerji üretimi ve dağıtımı eskiden olduğu gibi kamusal bir hizmet haline dönüştürülürse belki bir umut seneye bu gibi olaylarla karşı karşıya kalmayabiliriz.
Değerli basın mensupları,
Son zamanlarda, " Terörsüz Türkiye” söyleminin uygulamaya geçirilmesi için bir takım girişimler, görüşmeler ve programlar yapılmaktadır.
Ancak bu konuda kamuoyuna ve terörist başı Abdullah Öcalan'ı, Kenya'da yakalayıp, bağımsız Türk adaletine teslim eden parti olarak bize, Devletimizin yetkili makamları tarafından bugüne kadar herhangi bir bilgi de verilmemiştir.
Bu hafta sonuna doğru Irak'ın kuzeyinde Süleymaniye'de miktarı konusunda çeşitli rakamlar telaffuz edilen ama az sayıda PKK’lı teröristin sembolik olarak silahlarını bırakma töreni düzenleneceğini ve bu törene katılmaları için Türkiye’den de bazı siyasi Partilerin, Sendikaların ve Sivil Toplum Kuruluşu temsilcilerine davetiye gönderildiğini basın ve medya aracılığı ile öğrenmiş bulunuyoruz.
Şu kadarını açık ve net olarak belirtmek isterim ki; Dünyanın hiçbir yerinde teröristler törenle teslim alınmamıştır!
Söylenene göre Süleymaniye'deki törende sembolik sayıda terörist silahlarını bırakacaklar ancak kendileri Türk makamlarına ve adaletine teslim olmayacaklardır.
Daha önce yaşadığımız Habur rezaletini, bu sefer Süleymaniye'de milletimize yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur. Kadim Türk devleti, Süleymaniye'de mizah konusu yapılmamalıdır.
Bu konuda Devletimizi yöneten kurumlara ve makamlara olan güvenimizi korumak istiyoruz. Ancak teröristlerle ilişkilerde dikkatli, tedbirli, temkinli ve her zaman şüpheci olmak zorundayız.
Çünkü adı üzerinde, karşımızdaki yapı bir terör örgütüdür ve sözde teslim olacaklar ise ülkesine ve devletine başkaldırmış, işgalci yayılmacı emperyalist stratejilerin parçası ve piyonu olabilecek düzeyde karaktere sahip teröristtir.
Bugün itibariyle süreci değerlendirmek gerekirse bin yıllık kadim Türk Devleti ile 50 yıllık hain bir terör örgütü arasında detaylarına vakıf olmadığımız bir diyaloglar silsilesi devam etmektedir.
Terörle mücadelenin gerekli şartları mevcut Anayasal düzenimiz içerisinde yöntem ve sonuçları itibariyle tanımlanmış, tarif edilmiştir.
Bunun da hiçbir yerinde “terörle müzakere” gibi bir görev tanımı yoktur.
Efendim bu bir devlet projesidir diyerek olayı esrarengiz bir boyuta taşımak asil Türk milletini ikna etmeye yetmeyecektir. Devlet elbette koruyucu, kollayıcı, esirgeyici olmalıdır ama bu bir basiret terazisinde tartılacak husus da değildir.
Şimdi yüce Meclis çatısı altında bir Komisyonun kurulacağı öngörülüyor. Bu Komisyonun işlevi, görevi ve sorumluluk sınırı konularında herhangi bir ön bilgimiz olmamakla beraber, Meclis aritmetiğinin bir minyatürü gibi heves ediliyorsa o takdirde doğacak sonuç prematüre olacaktır. Bunu şimdiden ikaz etmiş olalım.
Konuşulması, değerlendirilmesi gereken konuların ortaya konulma süreleri eşit ve adil, alınması gereken kararların kurulacak komisyon üyelerinin nitelikli çoğunluğu ile alınmasının mutlak zorunluluk olduğuna inanıyoruz.
Değerli basın mensupları,
Yolu hasbelkader TBMM'den geçmiş, kendini bilmez, dengesiz, aymaz bir eski milletvekili olan Ahmet Hamdi Çamlı isimli şahısın kendi sosyal medya hesabından yapmış olduğu bir paylaşımı, hepimizi derinden üzmüş ve bu gibi ruh hastalarının aramızda dolaşıyor olması, devletimizin bekası açısından bir kez daha düşünmemize neden olmuştur.
Sosyal medya mecralarında karaktersizliği konusunda zirveye oturmuş, hatta sahte isim kullanarak kendini bir kadınmış gibi göstermek suretiyle “Yeliz” adını yakıştırmış sapık zihniyetli bu kişi paylaşımında “Kanlı 1923 darbesiyle hesaplaşmadan ve helalleşmeden yeni, terörsüz ve büyük devlet yolunda ilerleyemez. Bir düdük çalıp yeni, onurlu ve beyaz bir sayfa açılmalıdır." diyerek, milli kurtuluş savaşında canlarını feda etmiş aziz şehitlerimize hakaret etmekle kalmamış, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ve yüce milletimizin bileğini bükemeyen yedi düvelin, yani küresel emperyalizmin uşaklığını ve sözcülüğünü yapmaktadır.
Böyle birinin iki dönem Milletvekilliği yapmış olarak değil de sadece nefret ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün başında bulunan Cumhurbaşkanımızın eski şoförü olarak anılması aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanımıza da büyük bir hakaret olarak değerlendirilmelidir.
Dolayısıyla bu şahsın iğrenç nitelemesini şiddetle ve esefle kınıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti, hür ve bağımsız asil Türk milletinin son devletidir!
Büyük Atatürk’ün söylediği ve bizlere vasiyet ettiği gibi “Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır!”
Yurdun dört bir yanı işgal edilmiş, orta Anadolu’da bir avuç toprak parçasına mahkûm bırakılmış bir milleti yeniden ayağa kaldıran, İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan istila güçlerini denize döken iradeyi, bebeğinin örtüsünü top mermisinin üzerine örterek mücadeleye katılmış kadınlarımızla verilen ulusal kurtuluş savaşını “1923 kanlı darbesi” olarak niteleyebilecek kadar cahil, akıl ve vicdan yoksunu bu kişiye Atatürk'ün Gençliğe hitabesini günde on kez okumasını tavsiye ediyoruz.
Cumhuriyetin Savcılarını da bu kişi hakkında resen soruşturma açmaları için göreve davet ediyoruz.
Bağımsız Türk yargısının meczup nitelikli bu kişiye sosyal medyada paylaştığı düşüncelerinin arkasında hangi emperyalist güçlerin olduğunu sormasını talep ediyoruz.
Değerli basın mensupları,
Ekonomi bir taraftan toparlanma uğraşı içinde olurken, başta emekliler, asgari ücretliler ve küçük esnaf, çiftçiler yüksek enflasyon altında sıkıntılı günler geçirmeye devam ediyorlar. Çarşı pazarda her şey ateş pahası.
Bir taraftan sebze ve meyve fiyatları, başta nakliyeden kaynaklanan girdiler olmak üzere, bu sene yaşadığımız zirai don nedeniyle oldukça yüksektir.
Ancak haksız kazanca aracılık eden hal yasası ivedilikle gözden geçirilmeli, üreticiden, tüketiciye tedarik zinciri zaman geçirmeden kurulmalıdır.
Yüksek enflasyon ve girdilerdeki aşırı pahalılık nedeniyle bu sene ekonomik olarak çok bel bağladığımız turizm, temmuz ayının ortasına gelmemize rağmen yerli ve yabancı turistler açısından yeterli rağbeti görememiştir.
Turizm bölgelerimizdeki tesislerin doluluk oranı oldukça düşük kalmıştır. Bu konuda acil olarak hükûmet, turizm girişimcileriyle birlikte önlem almalıdır.
Hükûmet, asgari ücret ve emeklilerin durumu ile ilgili etkin, kalıcı ve tatmin edici adımlar atmalıdır.
Esasen ülkenin birincil sorunu olan ekonominin rehabilitasyonu ve güçlendirilmesi konuları yerine yerel yönetimlerde ortaya çıkan usulsüzlük ve yolsuzlukların gündemin en üst sıralarında yerini koruması geleceğe dair umutların körelmesine ve giderek toplumun milli ve manevi değerlerinin yok olmasına hizmet etmektedir.
Siyaset kurumu zaman geçirmeden gerçek gündemine sahip çıkmalı, teröristle, hırsızla, ahlaksızla uğraşma işini güvenli güçlerimize ve adalet sistemimize bırakmalıdır." İfadelerini kullandı.