Genel Başkanımız Önder Aksakal’dan “Gazze’deki Soykırımı Durdurmak İçin Türkiye ve İslam Dünyası Harekete Geçmeli.”

Genel Başkanımız Önder Aksakal’dan “Gazze’deki Soykırımı Durdurmak İçin Türkiye ve İslam Dünyası Harekete Geçmeli.”

Genel Başkanımız Önder Aksakal, TBMM Genel Kurulu’nda İsrail’in Gazze saldırısı, Filistin halkına yaptığı soykırım ve zulüm ile kıtlık politikaları üzerine olağanüstü toplantıda yaptığı konuşmasında. İsrail’in Gazze’de 691 gündür sürdürdüğü saldırıları “tarihte eşi benzeri görülmemiş bir zulüm ve soykırım” olarak niteledi. ABD destekli işgal stratejisini eleştiren Aksakal, İslam ülkelerinin ve özellikle Türkiye’nin daha etkili önlemler alması gerektiğini belirterek, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın bitmediğini ifade eden Aksakal, emperyalizmin hedefinde Dicle-Fırat suları ve Anadolu topraklarının bulunduğunu kaydetti.

29.08.2025

Genel Başkanımız Sayın Önder Aksakal konuşmasında; "Yürütmenin talebi üzerine Olağanüstü olarak toplanan yüce meclisimizde İsrail’in Gazze saldırısı, Filistin halkına yaptığı soykırım ve zulüm ile kıtlık politikaları ve bölgede var olan güncel duruma ilişkin Demokratik Sol Parti’nin görüşlerini paylaşmak üzere söz aldım, yüce heyetinizi ve bizleri ekranları başında izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi İsrail, ABD’nin de doğrudan ve dolaylı desteğiyle 691 gündür Gazze’de bir işgal stratejisi temelinde Filistinli Müslümanlara karşı tarihte eşi ve benzeri görülmemiş bir zulüm ve soykırımı dünyanın gözünün içine baka baka alenen yapmakta ve sürdürmektedir.

Dünya milletlerinin duyarsızlığını gören ve bundan cesaret alan katil Netanyahu da bu kez bir adım daha ileri giderek Gazze’de yaşayan insanların kurşun ve bombalardan uzak kalanlarını da açlık ve sefaletle öldürmeye başlamıştır.

Gazze halkına yapılan zulümlerin ve kitleler halinde gerçekleştirilen ölümlerin önüne geçmek için devletlerin ve sivil toplum örgütlerinin münferit girişimleri ve yardımları artık anlamını yitirmiştir.

Başta Türkiye olmak üzere, İslam ülkeleri daha etkili önlemleri hayata geçirmeli, ABD ve İsrail üzerinde ekonomik ve siyasal baskıyı artırmalıdırlar.

Türkiye Cumhuriyeti olarak bölgemizde barışı huzuru güvenliği sağlamak ve sürekli hale getirmek için devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün uyguladığı Bölge Merkezli Dış Politika modelini hayata geçirerek komşularımızla Güvenlik ve Ekonomik İşbirliği anlaşmaları acilen yapılmalıdır.

Öncelikle ve özellikle Gazze’de ve Suriye’de olup bitenler buralarda yaşayan Türkmenlere zarar verecek bir hal almamalıdır. Emperyalizmin son hedefi kuşkusuz aziz şehitlerimizin kanlarıyla sulanarak vatan kılınmış Türkiye topraklarıdır.

Bize göre Ulusal Kurtuluş Savaşı henüz bitmemiştir, devam etmektedir.

Emperyalizmin gizli ajandasında Dicle ve Fırat nehirlerimizin suları vardır. Zira Avrupa Birliği ilerleme raporunda Dicle ve Fırat’ın sularının uluslararası konsorsiyuma devredilmesi talep edilmektedir.

O yüzden ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye koordinatörü Thomas Barak “bölgede Ulus devlet istemiyoruz” demektedir.

Bugün Türkiye olarak, içinde bulunduğumuz süreçte Terörsüz Türkiye arayışımızın esasen gerekçesi, ikinci yüzyılına adım atmış Cumhuriyetimizi ve ulus devlet özelliğimizi korumak için tam da budur.

Bu topraklar üzerinde binlerce yıl kardeşçe yaşamış her etnik kökenden ve her inançtan insanlar olarak bu senaryoyu anlamak, Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi hedefiyle ortaya konulan stratejiyi hayata geçirmek zorundayız.

Sayın Milletvekilleri,

Gazze’nin işgali, orada yaşanan soykırım, katliam, açlık ve sefalet sonucu insanların ölüme terk edilmesi sıradan bir olay değildir.

Jeopolitik olarak Gazze, Doğu Akdeniz’in doğu kara sınırı, Kıbrıs Adası da Doğu Akdeniz’in tam ortasında sabit bir uçak gemisidir. Kısacası bugün Gazze’de yaşananları salt insani boyutuyla, dini argümanlarla izah etmeye çalışmak büyük resmi kaçırmak demektir.

Küresel emperyalizmin hedefi, öncelikle doğu Akdeniz’in tümüne hakim olmak ve başta Kuzey Kıbrıs toprakları olmak üzere Anadolu’nun yeniden bölünmesini sağlayacak zemini hazırlamaktır. 

Bu uyarıyı da bulunmayı tarihi bir zorunluluk olarak görüyorum.

Uyanık, dirayetli ve kararlı olmak zorundayız. En küçük zafiyet, bir anlık tereddüt, telafisi daha zorlaşmış bir beka sorununa dönüşebilir.

Dileğimiz odur ki; öncelikle bu yüce çatı altında görev yapan tüm siyasi partilerin dış dünyaya karşı kol kola görüntü vererek bu aziz vatana sahip çıktığını göstermesidir. 

Sayın Cumhurbaşkanımızın da bölge barışının sağlanması, insanların öz vatanlarında özgür ve mutlu yaşamaları için gösterdiği kararlı, onurlu ve tutarlı çabaları ile Ortadoğu’da silahların susturulmasıdır.

Aksi halde kılıç kınından çıkacaksa da çıkmalıdır, olası bir sınır ötesi harekât için zaman geçirmeden oy birliği ile bir TBMM Tezkeresi de çıkarılmalı, konuya muhatap herkes payına düşeni almalıdır. 

Ancak bu şartlarda Tam Bağımsız Türkiye hedefine ulaşabiliriz.

Sözlerime son verirken bu asil milletin bir kez daha Kurtuluş Savaşı yaşamaması dileklerimle 30 Ağustos Zaferimizin 103. yılı gururla ve yürekle kutluyorum. Bölgemizde yaşanan önemli olaylarla ilgili olarak bizleri bilgilendiren Dışişleri Bakanımız sayın Hakan Fidan’a teşekkür ediyor, yüce meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum" ifadelerini kullandı.