ÖNDER AKSAKAL İzmir’den Seslendi: “SURİYE YÖNETİMİYLE GECİKMEDEN İLİŞKİ KURULMALI”
Demokratik Sol Parti, başkent Ankara’nın ardından İzmir’de de il kongresini gerçekleştirdi.
İzmir Fuar Gençlik Merkezi’nde toplanan kongreye DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL, Genel Başkan Yardımcısı ve Örgüt Kurulu Başkanı Erdoğan SİNCER, Genel Başkan Yardımcısı Selçuk KARAKÜLÇE, DSP İzmir İl Başkanı Ramazan SOLMAZ, DSP İl örgütü temsilcileri, parti yöneticileri ve vatandaşlar yer aldı.
Mevcut İl Başkanı Ramazan SOLMAZ’ın, tek aday olarak girdiği kongrede, yeniden DSP İl Başkanı seçildi. SOLMAZ’ın sunduğu yönetim listesi de katılan delegelerin oy birliğiyle kabul edildi.
Kongrede İzmir örgütüne ve partililere hitap eden DSP lideri AKSAKAL, Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin görüş ve değerlendirmelerini aktardı.
Altı maddelik bir öneri dizisi paylaşan AKSAKAL, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekatı’nı masaya yatırdı.
Harekat öncesi ve sonrasına dair siyasal planlama ve çalışmaların yeterli olmadığını belirten AKSAKAL, uluslararası kamuoyunun Türkiye aleyhinde bir tutum almasına fırsat verildiğini söyledi.
“Türkiye’nin fetihçi bir stratejiyle komşu bir ülke aleyhine yayılmacı emeller beslediği şeklindeki karşı propagandanın önü alınmalıdır.” diyen AKSAKAL, ABD’nin Türkiye’nin başına sardığı IŞİD belasından uzak durulmasının önemine değindi.
Harekatın ardından oluşacak sosyolojik tablonun da şimdiden öngörülmesi gerektiğini vurgulayan AKSAKAL, “Yapılacak seçimlerle demokratik yönetimler oluşturulmalı, onlara bağlı Polis Gücü kurularak iç güvenlik hizmeti sağlanmalı, oluşturulacak huzur ortamıyla birlikte imar ve inşa faaliyetlerine ağırlık verilmelidir.” ifadelerini kullandı.
DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL ayrıca, Suriye ile ilişkilerin gecikmeden kurulması gerektiğini söyledi.
Suriye yönetimine de önemli görevler düştüğünü hatırlatan AKSAKAL, “Dışlanmış toplum kesimlerinin de katılımıyla yeni Anayasa oluşumu sürecinde demokratik bir yönetim modeli kurulması sağlanmalıdır.” sözleriyle Suriye’nin geleceğinin nasıl inşa edilmesi gerektiğini anlattı.
DSP liderinin gündeminde, Atatürk ve Cumhuriyet kavramlarının siyasi malzeme olarak kullanılması da vardı.
“Atatürk ilkelerine ve cumhuriyetin değerlerine karşı siyaset yapanların bize olan tahammül düzeyinin, sözde aynı değerleri benimsediğini söyleyip, Atatürk ilkelerinin tek varisiymiş gibi davrananların tahammül düzeyinden yüksekte olması hadisenin en çarpıcı tarafıdır.” ifadelerini kullandı.
Önder AKSAKAL, Türkiye’nin geleceğine sahip çıkmak, ak güvercinin kanatları altında buluşmak üzere tüm İzmirlileri, 15 Aralık Pazar günü Ankara’da toplanacak büyük kurultaya davet etti.
AKSAKAL’ın bugünkü açıklamaları şu şekilde:
Fırat’ın doğusunda uzunca bir süredir sözü edilen askeri harekât “Barış Pınarı” adıyla başlatılmıştır.
Silahlı Kuvvetlerimizin deneyimli ve disiplinli kadrolarıyla ve iyi kurgulanmış bir harekât planıyla bu harekâtın başarılı olacağına inanıyoruz.
Ama harekât öncesi ve sonrasına dair siyasal planlama ve çalışmaların yeterli olmadığı, bu yüzden de dünya kamuoyunda ülkemiz aleyhinde ağır bir ortamın yaratılmasına fırsat verilmiş olmasını üzülerek gözlemlemiyoruz. Özellikle milyonlarca sığınmacının yeterince örgütlenmediği ve sesini duyuramadığı, varlıklarının, yoğun askeri söylemlerin gölgesi altında bir görünürlük kazanamadığını görüyoruz.
Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve sadece barış koridoru yaratılmasına vurgusu yapan Türkiye’nin resmi söylemini adeta tekzip eder biçimde farklı bazı davranışların sergilenmesi ileride haklı gerekçelerimize gölge düşürebilecektir.
Öncelikli bu tespitlerimizden sonra da önümüzdeki dönem için şu önerilerimizi kamuoyuna ve yetkili makamlara sunmak istiyoruz.
1- Yapılan harekâtın hedefinin; ABD’nin söz verip de uymadığı ve sürekli savsakladığı 32 km.lik bir derinlikle sınırlı olduğunu, Dışişleri Bakanı sayın ÇAVUŞOĞLU’nun ifade ettiği gibi sürekli vurgulayarak, Türkiye’nin fetihçi bir stratejiyle komşu bir ülke aleyhine yayılmacı emeller beslediği şeklindeki karşı propagandanın önü alınmalıdır. Bu yaklaşımla ABD tarafından üzerimize yıkılmak istenen IŞİD belâsından uzak durulmalıdır.
2- Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan sınır hattına paralel olan bu 32 km.lik güvenlik kuşağı oluşturulurken, kalabalık sivil kitlelerin yaşadığı kentsel bölgelerin kanlı sokak çatışmalarıyla büyük insani kayıplara ve yıkımlara yol açmadan terörden arındırılması için, (her ne kadar bugün niteliksel varlığı tartışmalı olsa da) diplomatik yolların kullanılmış olması açısından ABD tarafından silahlandırılan terör yapılarının BM Barış Gücü kontrolünde silahsızlandırılması seçeneği üzerinde ciddiyetle durularak bu konu dünya gündemine taşınmalıdır.
3- Sığınmacıların kendi bölgelerine dönmesinden sonra bölgede oluşturulacak toplumsal yaşam ortamının, bir kurallar manzumesi çerçevesinde ve yapılacak seçimlerle demokratik yönetimler oluşturulmalı, onlara bağlı Polis Gücü kurularak iç güvenlik hizmeti sağlanmalı, oluşturulacak huzur ortamıyla birlikte imar ve inşa faaliyetlerine ağırlık verilmelidir.
4- Günümüz dünyasında, “güçlü olan haklıdır” anlayışının geçmiş yıllara nazaran bugün daha bir egemen olması karşısında, sorunu kaynağında çözmenin stratejik zorunluluğu dikkate alınarak Türkiye’nin bu harekâtla eş zamanlı olarak mevcut Suriye yönetimi ile de resmi siyasal ilişkiyi gecikmeden kurması, bu suretle ABD karşısında harekât sahasını genişletilmesinin önemi kendini ağırlıklı olarak hissettirmektedir. Dolayısıyla, Suriye yönetiminin de aynı zamanda dışlanmış toplum kesimlerinin de katılımıyla yeni Anayasa oluşumu sürecinde demokratik bir yönetim modeli kurulması sağlanmalıdır.
5- Yurttaşlarımızın tümü uyanık olmalı, yaşam çevrelerinde kendilerine ve ortamlarına yabancı gördükleri tüm unsurları zaman geçirmeden güvenlik güçlerine bildirmelidir. Terörün kahpe tuzaklarına karşı her zamankinden daha duyarlı davranma mecburiyetimizin olduğu unutulmamalıdır.
6- Demokratik Sol Parti’nin 2002 yılında bir büyük kumpasla iktidardan ve TBMM’den uzaklaştırılmasının gerekçesi artık tüm toplum kesimleri tarafından iyice anlaşılmış olmalıdır.
Her ne kadar sözde yeni Türkiye arayışını, Atatürk ve Cumhuriyet kavramlarını sadece birer kisve olarak kullanan siyasi yapılar ve onların sadık kalemşörleri bu gerçeği sürekli olarak toplumun dikkatinden kaçırmaya çalışsa da, hayatın gerçekleri karşısında Türk milletinin şaşmaz terazisinde elbet bir gün hesabını verecektir.