TÜRK: “Kudüs’ü İsrail’in Başkenti Olarak Tanımak, Ortadoğu’da Barışı Dinamitlemektir.”
Eski Devlet, Milli Savunma ve Adalet Bakanı, DSP Parti Meclisi Üyesi sayın Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK, İsrail’de yaşanan ve 60 Filistinlinin ölümü, 2700 üzerinde insanın yaralanmasıyla sonuçlanan olaylar sonrasında, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve Büyükelçiliğini Telaviv’den buraya taşımasına karşı açıklama yaptı.
Saldırılarda yaşamını yitiren Filistinlilere Allahtan rahmet ve yaralılara acil şifa dileklerini de belirten Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK şunları söyledi:
“Kudüs, tarih boyunca tek tanrılı üç büyük din Musevîlik, Hırıstiyanlık ve İslâm açısından kutsal sayılan, bu anlamda onları ortak bir merkezde buluşturan bir şehirdir. Fakat Kudüs, günümüzde iki devlet tarafından başkent olarak da kabul edilen bir şehirdir. Bu iki devletten biri olan ve 1948’de kurulan İsrail, aynı yıl Arap-İsrail Savaşından sonra Ürdün’le bölüştüğü ve Batısını başkent yaptığı Kudüs’ün tamamını 1967’de altı gün süren, o nedenle bu adla anılan Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra işgal ederek İsrail Devletinin ‘ebedî ve bölünmez başkenti’ ilân etmiş; 1980’de başkent olarak onun Kutsal Şehir statüsünü değiştiren bir ‘temel yasa’ çıkarmıştır.
Söz konusu ‘temel yasa’ çıkarılmadan önce 30 Haziran 1980 tarih ve 476 sayılı Kararıyla İsrail’in Kutsal Şehir Kudüs’ün fiziksel karakterini, demografik oluşumunu ve statüsünü değiştirmekteki ısrarını esefle karşılayan, İsrail parlâmentosu Knesset’in bu amaçla atacağı yasal adımlardan kaygı duyan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, işgalci güç İsrail tarafından alınacak önlemlerin ve yapılacak eylemlerin hiçbir hukukî geçerliği olmadığını ve bunların Ortadoğu’da adil ve kalıcı bir barışın kurulmasına ciddî bir engel oluşturduğunu; bu tür önlemlerin yok hükmünde olduğunu, Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak iptal edilmeleri gerektiğini belirtmiş ve İsrail’e Kutsal Şehir Kudüs’ün karakterini ve statüsünü etkileyen politika ve önlemlerden vazgeçmesi çağrısında bulunmuştur. Karar, 15 üyeli Güvenlik Konseyi’nde 14 üyenin oybirliğiyle kabul edilmiş, ABD çekimser kalmıştır.
Fakat İsrail parlâmentosu Knesset, Güvenlik Konseyi’nin Kararına uymamış ve Kudüs’ü ‘ebedî ve bölünmez başkent’ ilân eden yasayı çıkarmıştır. Bunun üzerine Güvenlik Konseyi, 20 Ağustos 1980 tarih ve 478 sayılı Kararıyla, ‘kuvvet kullanmak suretiyle toprak edinmenin kabul edilemez olduğunu, işgalci güç İsrail tarafından Kutsal Şehir Kudüs’ün karakterini ve statüsünü değiştiren veya bu amaçla alınan bütün yasal ve yönetsel önlemlerin, özellikle Kudüs hakkındaki son ‘temel yasanın’ yok hükmünde olduğunu ve derhal iptal edilmesi gerektiğini kararlaştırmış; bu eylemin Ortadoğu’da kapsamlı, adil ve kalıcı bir barışın kurulmasına ciddî bir engel oluşturduğunu tekrar teyit etmiş; bu ‘temel yasanın’ ve onun sonucu olarak Kudüs’ün karakterini ve statüsünü değiştirmek amacıyla İsrail tarafından yapılacak diğer eylemlerin tanınmamasına karar vermiş ve Kudüs’te diplomatik temsilcilikleri bulunan Devletleri bu temsilciliklerini Kutsal Şehir’den geri çekmeye davet etmiştir.’
Bu Karar da, Güvenlik Konseyi’nde 14 üyenin oybirliğiyle kabul edilmiş, ABD çekimser kalmıştır. Güvenlik Konseyi’nin bu Kararı üzerine o tarihe kadar Kudüs’te bulunan yabancı diplomatik temsilciliklerin çoğu, ülkelerinin yeni kanunla yapılan değişikliği tanımadıklarının bir göstergesi olarak Tel Aviv’e taşınmıştır. ABD’nin dünkü (14 Mayıs 2018) Kudüs’ü başkent olarak tanımasının ifadesi olan büyükelçilik nakli dışında bugün de Kudüs, uluslararası toplum tarafından başkent olarak tanınmamaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 172 ülkenin katılımıyla 21 Aralık 2017 günü yaptığı toplantıda da Türkiye ve Yemen tarafından sunulan, ABD’nin Tel Aviv’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararının iptalini öngören ve tüm devletleri Kudüs’te diplomatik temsilcilik kurmaktan kaçınmaya çağıran Karar Taslağı, ABD’nin yardım kesme tehditlerine rağmen 35 çekimser ve 9 ret oyuna karşılık 128 oyla kabul edilmişti.
Kudüs’ü başkent olarak kabul eden ikinci devlet, Filistin Devletidir. 1988’de bir sürgün hükümeti olarak kurulan, hâlen –ABD ve İsrail dışında– aralarında Türkiye de bulunan 100’den fazla devlet tarafından tanınan Filistin Devleti, Doğu Kudüs’ü başkent ilân etmiştir.
Filistin Devletini tanımayan ABD, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımak suretiyle statükoyu değiştirecek bir uygulama yapmakla, son derece karmaşık Filistin sorununu bir çıkmaza sokmuştur. Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımak, Ortadoğu’da barışı dinamitlemektir. ABD, sadece İsrail’i gözeten böyle bir yaklaşımla olağanüstü duyarlı, her an bozulabilen dengeler üzerinde duran Ortadoğu barışını dinamitlemiştir. Bu konuda izlenebilecek en doğru yol, eş zamanlı olarak Filistin Devletini ve onun Doğu Kudüs’teki başkentini de tanımaktan geçer. Ancak bu durumda Kudüs, hukukî plânda her iki devletin başkenti olarak kabul edilebilir.”